21 Ekim 2015 Çarşamba

BİR KÜLTÜR SEVDALISI.., İlhami NALBANTOĞLU - Ahlat Kültür Sanat ve çevre Vakfı Başkanı

BİR KÜLTÜR SEVDALISI
Prof. Dr. İsa KAYACAN
İlhami NALBANTOĞLU
Ahlat Kültür Sanat ve çevre Vakfı Başkanı
Posta kutusundan aldığım mektuplar arasında yerel bir gazete de vardı.  Beklemediğim bu durumla ilk kez karşılaştığım için, görevliler yanlışlıkla koymuş olabilirler diye düşündüm. Üstünde benim adımın yazılı olduğunu görünce dikkatle bakıp inceledim, bu bir Burdur Gazetesiydi. Aceleyle açıp sayfalarını karıştırmaya başlayınca benim adıma yazılmış bir makale olduğunu gördüm. Yazarının ismi Prof. Dr. İsa KAYACAN’dı, bir de siyah-beyaz fotoğrafı vardı. Tanımıyordum, ancak etiketi ve benim hakkımda yazdıkları oldukça etkileyiciydi. Bir bilim insanın yazdığı övgü dolu sözler kimi etkilemez ki, hoşuma gitmişti.
İlk işim bilgisayar arama motorlarında bu ismi aramak oldu
Ofisime döndüğümde ilk işim bilgisayar arama motorlarında bu ismi aramak oldu, resimlerinden simasının yabancı olmadığını gördüm. Belirli sanat ve kültür ortamlarında karşılaşmış olmalıyız diye düşündüm. Aradan birkaç gün geçmişti ki bir gazete daha düştü posta kutuma, bu bir Kahramanmaraş gazetesiydi, aynı yazı burada da vardı. Birkaç gün sonra bir Şanlıurfa gazetesi, ardından Van gazetesi, daha sonra Gaziantep gazetesi, hepsinde aynı yazı yayımlanmıştı, iyice şaşırmıştım.
Yazarın isminden başka bir iletişim bilgisine sahip değildim. Ankara’da yaşadığını bildiğim için, eline geçer mi geçmez mi kaygısıyla bu yerel gazeteler aracılığıyla teşekkür mektubu yazmak yerine kendisini bizzat görmenin, ziyaret edip teşekkür etmenin daha doğru olacağını düşünüyordum.
“Afedersiniz, siz İsa Kayacan Hoca mısınız?”
Bir gün akşam saatlerinde yorgun bir halde çıkıp asansörün düğmesine bastım, üst katlardan gelen asansör katta durdu, kapıyı açtım ince yapılı bir bey vardı.  İyi akşamlar diyerek adımımı içeri attım. Siması yabancı gelmiyordu, hafızamı zorladım evet tanıyordum ama tanışmıyordum. Emin olmak için; “Afedersiniz, siz İsa Kayacan Hoca mısınız?” diye sordum. Evet, yanıtını alınca kendimi tanıttım, dilimin döndüğünce hakkımda yazdığı ve birçok gazetede yayınlattığı yazılar için teşekkür ettim. Çok sakin ve mütevazı bir biçimde beni dinledi. Konuşmamız asansörün çıkış katına gelmesine kadar sürdü, esenlikler dileyerek ayrıldık.
Bu kısa konuşmada bir iletişim bilgisi almak mümkün olmadı. Sadece 4. kattaki arkadaşının bürosuna geldiğini, zaman zaman buraya uğradığını söyledi. Bu kadarı da benim için yeterliydi, ben de hiç olmazsa zaman zaman bu büroya uğrayıp bilgi alabilecek ya da mesaj bırakabilecektim.
Yeni yayınlarımız çıktıkça ben her seferinde İsa Hoca’ya verilmek üzere bir adedini bu büroya bırakıyordum, o da her aldığı kitap için bir yazı yazıyor ve çeşitli yerel gazetelerde yayınlattıktan sonra bir adedini benim posta kutuma gönderiyordu.
İkinci karşılaşmamız bir hastane koridorunda oldu. Gene kısa, gene esenlik ve sağlık dilekleriyle noktalandı. Ama İsa Hoca’nın benim hakkımda yazdığı ve çeşitli yerel gazetelerde yayımlanan güzel, anlamlı, onore edici, cesaretlendirici makaleleri posta kutuma düşmeyi sürdürüyordu.
Son yayımlanan kitabımızın arka sayfasına İsa Hoca’nın övgü dolu satırlarından bir bölüm koymuş, altına da adını yazmıştım. Bu kez gidip bizzat kendisine takdim edip, teşekkür etmek istedim ve arkadaşının bürosunun kapısını tıklattım. Hocanın uğrayıp uğramadığını sordum, kendisine bu kitabı vermek istediğimi söyledim. Arkadaşı, yanıt vermek yerine benim oturmamı işaret etti suskun kaldı. Ayrıcalıklı bir durumun olduğunu hissettim, oturup sessizce bekledim, çok geçmeden arkadaşı:
“Sizin haberiniz yok anlaşılan, Hocayı geçtiğimiz ay kaybettik.”
Derin bir teessür içinde dilim damağıma yapıştı, gözlerim doldu, nutkum tutuldu, bana bunca övgüler düzen bu değerli insana karşı borçlu kalmış, borcumu ödeyecek fırsatı kaçırmıştım. Aradan bir süre geçti, Hoca için bir “Anma Günü” yapılacağı haberini aldım, belki bir katkım olur diye sevindim.
Prof. Dr. İSA KAYACAN'I ANMA PROGRAMI VE PANEL
17 Ekim 2015 günü Ankara’da TÜRK-İŞ toplantı Salonunda İsa Hocayı anma toplantısı yapıldı. Kalabalık bir izleyici kitlesi vardı. Hocamız her yönü ile belleklere bir kez daha kazınmış oldu. Ben bu etkinliğin “Organizasyon Komitesi”nde yer almakla, İsa Hoca’ya duyduğum saygı ve minneti bir kez daha tüm içtenliğimle yüreğimde hissettim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder