29 Eylül 2011 Perşembe

15 - 28 Eylül 2011

Elazığ - 19. Uluslararası Hazar Şiir Akşamları
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Elazığ ilimizle ilgili değerlendirmelerde, ilk sıraya gelip oturan, Elazığ ilimizle bütünleşen, “Uluslararası Hazar Şiir Akşamları”nın 19 ncusu  22-25 Eylül 2011 tarihleri arasında, 4 günlük sürede gerçekleştirildi.
            Elazığ yöneticileri, bu ilimizin aydınları, Valiliğin himayelerinde, Valilik, Belediye Başkanlığı, Fırat Üniversitesi Rektörlüğü, Sanayi ve Ticaret Odası Başkanlığı gibi onlarca kuruluş, pek çok yazar, şair ve araştırmacı, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü koordinatörlüğünde yürütülen, Türkiye’de birinci sırada olma başarısını sürdüren bir organizasyon, ismini Atatürk’ün verdiği Hazar Gölü’nden alan, Uluslararası Hazar Şiir Akşamları.  Elazığ Valisi Muammer Erol, Belediye Başkanı Süleyman Selmanoğlu, Fırat Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Feyzi Bingöl başta olmak üzere Tertip Komitesinde görev yapanlardan bazıları; Tahsin Öztürk, Özcan Yalçın, Seyfettin Bahçeci, Bedrettin Keleştimur, Şener Bulut, Günerkan Aydoğmuş, Şükrü Kacar, Rıdvan Dağlar, Hadi Önal, M.Şükrü Baş, Selahattin Yazar, Yahya Teksarı (vd.) olarak sıralanıyor.
            Elazığ, Uluslararası Hazar Şiir Akşamları programları çerçevesinde, Türk Dünyasına Hizmet Ödülleri de veriliyor. 2011 yılında, Mustafa Cemiloğlu’na verildi bu Türk Dünyasına Hizmet Ödülü. Mehmet Akif’i şiirle en iyi anlatan öğrencilerde ödüllendirildiler.
            Milli şairimiz, İstiklâl Marşımızın şairi Mehmet Akif Ersoy anısına düzenlenen 2011 Hazar Şiir Akşamları programları içinde, Mehmet Akif Ersoy’un bilinen ve bilinmeyen yönlerinin anlatıldığı pek çok konferans ve panel gerçekleştirildi. Konuşmacılar; Vehbi Vakkasoğlu, Prof. Dr. İsmail Çetişli, (Yönetici: Prof. Dr. Esma Şimşek), Prof. Dr. Nazım H.Polat, Doç. Dr. Ersin Özarslan, Prof. Dr. Nurullah Çetin, Mehmet C.Çiftçi güzeli, Mustafa Karakaya olarak görüldü. 19.Uluslararası Hazar Şiir Akşamlarına, Azerbaycan’dan Zalimkhan Yaguplu, Kosova’dan Zeynal Bekşaç, Kırgızistan’dan Omar Sultanova, Kazakistan’dan Duken Massımkhanuly, Çuvaşistan’dan, Ilia Ivanov, Özbekistan’dan Bobokhon Sharıpov, Suriye’den Momammad Mauloud Fakı, Tataristan’dan Rofat Salakov vd. katılımlarıyla renk kattılar. Bedirhan Gökçe programı ilgiyle izlendi.
            Türkiye’den; Nahide Gökbudak, Nurullah Genç, A. Vahap Yazgan, F. Ahmet Bahadır, Abdulvahap Dağkılıç, Kalender Yıldız, Nurettin Durhan, Mehmet Özdemir, T. Erdoğan Şahin, Celâl Oymak, Bestami Yazgan, Hasan Akçay, İsa Kayacan, Yusuf Dursun, Hadi Önal, Şükrü Kacar, Süleyman Karacabey, Köksal Akçalı, M. Ferit Yıldız, Nevzat Türkten, Yakup Deliömeroğlu, V. Mithat Yılmaz, Süreyya Kaya vd..
            19.Uluslararası Hazar Şiir Akşamları (2011) programları içinde, Bizim Külliye, Çıngı, Değirmen, Edebdağ, Erciyes Dergilerinin temsilcilerinin katıldığı değerlendirme toplantısında, dergiciliğimiz enine boyuna tartışıldı. Karakoçan, Kovancılar, Baskil, Palu, Sivrice, Keban ilçelerine (yedişer kişilik) şairlerin oluşturduğu gruplar giderek bu ilçelerimizdeki öğrenci, halk ve yöneticilerle sanat- şiir sohbeti yapıldı.
            Hazar Şiir Akşamları programı, Vali Muammer Erol, Belediye Başkanı Süleyman Selmanoğlu, Fırat Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Feyzi Bingöl, Sanayi ve Ticaret Odası Başkanı Ali Şekerdağ ve Milletvekili Şuay Alpay tarafından kademe kademe, bütün programları itibariyle izlendi. Elazığ’da, sanat ve edebiyata ve Hazar Şiir Akşamlarına verilen önemin ortaya konulması bakımından, Türkiye’de hiçbir ilde ve etkinlikte görülmeyen örnek bir ilgi tablosu ortaya konuldu. İl Kültür ve Turizm Müdürü Tahsin Öztürk ve arkadaşlarının çalışma performansları her türlü takdirin üzerindeydi. FÜ- Devlet Konservatuarı THM Topluluğunun Konseriyle Çanakkale yeniden yaşandı.
            Burada bir tespitimi kaydetmeliyim, nakletmeliyim: 19.Uluslararası Şiir Akşamları programları içerisinde okunan, seslendirilen şiirlerin pek çoğunda, şiirle nesir, nesirle konuşma, anlatım karışıklığı yaşandı. Yani, mısralardan satırlara, satırlardan mısralara koşulmada, zaman zaman acele edildiği görüldü.
            Katılım Belgesi: Mehmet Akif Ersoy anısına; 19.Uluslararası Hazar Şiir Akşamları (22-25 Eylül 2011- Elazığ- Türkiye) Sayın, Prof. Dr. İsa Kayacan; Türk Dünyasının gönül ve kültür birlikteliğinin sesi, Uluslararası Hazar Şiir Akşamlarına katılımınız ve katkılarınızdan dolayı teşekkür eder saygılarımı sunarım (Muammer Erol, Elazığ Valisi)
            ***

Prof. Dr. Mustafa CEMİLOĞLU
Kırım Tatarları’nın Efsanevi lideri:

Prof. Dr. Mustafa Cemiloğlu
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            O bir lider, o bir toparlayıcı, o bir kahraman, o bir örnek şahsiyet, o bir sabır timsali, o bir Mustafa Cemiloğlu: 13 Kasım 1943 tarihinde Kırım’da doğdu. Mayıs 1944’de vatan haini damgasıyla halkla beraber Orta Asya’ya sürgün edildiler. Ailesi Özbekistan’da Andican Bölgesindeki köye sürüldü. Çocukluğu orada geçti.
            1955 yılında oradan göç ettiler, Taşkent şehrine yakın bir kasabaya geldiler. Mustafa Cemiloğlu 1956 yılında Rus dilinde ortaokulu bitirdi. Taşkent Üniversitesi Arap Dili ve Edebiyatı Fakültesine girmek istedi. Orada kendisine açıkça; “Bu Fakülteye Kırım Tatarları, yani Sovyetlere sadık olmayan milletin mensuplarını almıyoruz” denilince yıkıldı,  kahroldu. Fabrikaya işçi olarak girdi.
            1961 yılında arkadaşlarıyla birlikte Taşkent’te “Kırım Tatar Gençleri Milli Teşkilatı”nın kuruluşuna öncülük etti. Bir hafta sonra teşkilatın önderini tevkif ettiler. Mustafa Cemiloğlu da işten çıkarıldı. 1962 yılında Taşkent Sulama ve Ziraat Mekanizasyon Enstitüsüne kaydoldu. Üç yıl sonra KGB’nin talebiyle buradan çıkarıldı. “Kırım’da XII-XVIII. Yüzyıllarda Türk Medeniyeti” adlı makalesini dağıttığı, öğrencilerin fikirlerini bozduğu gerekçe gösterildi. Rus ordusuna asker alınmak istendi. Reddetti, gitmedi. 1969 yılında yeniden tutuklandı.
Yazdığı makalelerle, Sovyetlerin milli siyasetlerini lekelediği gerekçe gösterilerek, sürekli izlendi, İlya Gabay’la birlikte Taşkent mahkemesi kararıyla 3 yıllık ağır çalışma kampına gönderildi.
1974 yılında üçünçü kez tutuklandı, bir yıl süreyle Sibirya’daki ağır çalışma kampına gönderildi. Serbest bırakılmasına üç gün kala, hakkında yeniden dava açıldı. Kampdaki süresi uzatıldı. Gerekçesi, Sovyetlere karşı propaganda yapması, kamptan yazdığı mektuplarla Sovyet siyasetini lekelemesi. Açlık greviyle proteste etti. Açlık grevi 303 gün sürdü. Andrey Saharov, Petro Grigorenko gibi isimler, Mustafa Cemiloğlu’nun serbest bırakılması yönünde Birleşmiş Milletler Teşkilatına başvuruda bulundular. Türkiye’de de Mustafa Cemiloğlu lehine yürüyüşler düzenlendi. Bu yürüyüşlere Türkiye’deki Kırım Türkleri aktif olarak katıldı. Tüm bunlara rağmen, Omsk şehrinde yeniden yargılandı. Yeniden mahkum edildi. Mahkumiyetini geçirmek için Çin sınırına yakın olan Primorski kampına gönderildi. Sonra Taşkent’e getirildi, açık gözetim altında tutuldu. 1979 yılında açık gözetim şartlarını bozduğu gerekçesiyle yine hapsedildi. 4 yıl süreyle Yakutistan’a sürgüne gönderildi.
            Sonra Kırım’a getirildi, üç gün sonra Kırım’dan Özbekistan’a sürgün edildi. 1983 yılı Kasım ayında yeniden tutuklandı. Üç yıl süreyle Magadan şehrine 45 kilometre uzaklıktaki ağır çalışma kampına gönderildi.
            Magadan kampındaki tutukluluk süresinin sona ereceği günlerde hakkında yeniden dava açıldı. 1986 yılının Aralık ayında Magadan şehir mahkemesinde yargılandı. 3 yıllık meşrut hüküm aldı. Sonra serbest bırakıldı. Mustafa Cemiloğlu toplam 15 yılını sürgünlerde geçirdi. Özbekistan’da Kırım Tatar Milli Hareketi İnisiyatif gruplarının ittifak toplantıları gerçekleştirilmeye başlayınca, bu  toplantılarda Kırım Tatar Milli Hareketi Teşkilatı kuruldu, Bu teşkilatın tüzüğü, programı kabul edildi. Mustafa Cemiloğlu bu teşkilatın Başkanlığına getirildi. 1991 yılının Haziran ayında Akmescit şehrinde Kırım Tatar Milli Kurultayı gerçekleştirildi. Bu 1917 yılında Kırım’da geçirilen Kurultay’dan sonra ilk Milli Kurultay olması bakımından önem taşıyordu. Kurultayda Kırım Tatarlarına temsil etmeye ve kararlar almaya yetkili 33 kişiden meydana gelen Milli Meclis kuruldu. Mustafa Cemiloğlu’da bu Milli Meclisin Başkanlığına getirildi. Üç evladı bulunan Cemiloğlu, ailesiyle birlikte Bahçesaray şehrinde yaşıyor. (2011)
            ***

Abdülvahit KÜZECİ
Irak Türklerinin Milli Sanatçısı: 
Abdülvahit Küzeci
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Irak Türklerinin, Kerküklülerin milli ses sanatçısı, ilk sıralarda yer alan sanatçısı Abdülvahit Küzeci’nin hayatı, kişiliği ve sanatıyla ilgili araştırmalarını değerlendirip, kitaplaştırma çalışmaları içinde bulunan, Abdülvahit Küzeci’nin yeğeni Dr. Şemsettin Küzeci’nin yayın çalışmaları sürerken, bu çalışma içeriğinden bazı karşılaştırmalar yapma fırsatı buldum.
Kerküklü Abdülvahit Küzecioğlu (1925-2007) anısına, TRT Ankara Radyosunca ”Kerkük Türküleri Konseri” düzenlendi. 22 Temmuz 2011 tarihinde saat 19.15’de başlayan müzik yönetmenliğini Ömer Hayri Uzun’un yaptığı, Zeynep Geçer’in hazırlayıp sunduğu  “Abdülvahit Küzecioğlu- Kerkük Türküleri Konseri” nde; Adile Kurt Karatepe, Ahmet Tuzlu, Aysun Gültekin, Azize Gürses, Gürsoy Babaoğlu, Hakan Ünal, İhsan Ekber, Mehmet Küzeci, Münevver Özdemir, Salih Turhan, Mehmet Neccar, Ziyat Kalayı, Abdülvahit Küzecioğlu’na ait Kerkük türkülerini seslendirdiler.
Hazırlanmasında, Abdülvahit Küsecioğlu’nun yeğeni Dr. Şemsettin Küzeci’nin de araştırma ve katkılarının bulunduğu konser beğeniyle izlendi.
Biz Abdülvahit Küzecioğlu olarak bilirken, yeğen Dr. Şemsettin Küzeci’den bir düzeltme geldi: Abdülvahit Küzeci.. Yani, Dr. Şemsettin Küzeci’nin hazırladığı kitap-yayın çalışmasında(oğlu) eki kaldırılıyor, Abdülvahit Küzeci olarak değerlendiriliyor.
Kerkük hoyratı ve türkülerini ilk kez Abdülvahit Küzeci’nin sesinden Türkiye’ye duyuran TRT kurumunun, Kerkük türküleri yoluyla Türk varlığını, Türk kamuoyuna tanıtılmasında önemli ve büyük rol oynadığını biliyoruz.
Abdülvahit Küzeci 1925 yılında Kerkük Musalla-Çay mahallesinde doğdu. Küzeci soyadını baba mesleğinden aldı. Küzeci kelimesine (oğlu) eki 1956 yılında Türkiye’ye geldiğinde kendisine verildi. Aslında soyadı Küzeçi’dir. Küzeçi, testici anlamına gelmektedir. Kerkük televizyonunda ve Bağdat Türkmence radyosunda Küzeçi soyadı kullanılmıştır. TRT, THM repertuarında kaynak kişi gösterilen, bazı Türkülerde bile Küzeci olarak kullanıldığı görünmektedir.
Abdülvahit Küzeci, eğitimine İmam Ahmet mahallesinde, Molla Hamdi camisinde, Molla Hamdi Efendi Sakallı yanında Kuran’ı Kerim okuyarak başladı. Yedi yaşındayken Kuran’ı Kerim’i hatmetti ve tecvit öğrendi.
Abdülvahit Küzeci, 1932 yılında ilkokul birinci sınıftayken hocalarının dikkatini çekti, hemen 2. sınıfa konuldu. Müzik öğretmeni Namık Efendi Küzeci’nin sesini beğendiği için kemençesiyle ona eşlik ederek Türkçe marş öğretip, okuttu. 1944 yılında Ortaokuldan mezun olan Abdülvahit Küzeci, Kerkük petrol şirketinde teknisyen olarak çakışmaya başladı. Abdülvahit Küzeci, bu şirkette çalışırken, Dayı Kadir, Mehmet Kalayı ve İlham Merdan ile birlikte bir müzik ekibi kurdu.
Abdülvahit Küzeci, Londra ‘da BBC Radyosunda seslendirdiği türkülerle dikkat çekti. Irak makam yarışmasında birinci, Bağdat radyosunda Türkmenlerin sesi oldu. Taş plakları bulunan Küzeci, 1956 yılında ilk kez Türkiye’ye geldi. Yurttan Sesler programına katıldı. İkinci kez 1958 yılında Türkiye’ye gelen Abdülvahit Küzeci, Nida Tüfekçi ile tanıştı. Türkiye’de pek çok ünlü THM sanatçısı Kerkük Türkülerini seslendirdi.
Abdülvahit Küzeci, 82 yaşında 29 Haziran 2007 tarihinde Kerkük’te hayata gözlerini yumdu. Kerkük Musalla mezarlığında Toprağa verildi.
Dr. Şemsettin Küzeci; “Türkiye’de okunan Kerkük Türküleri özellikle de Abdülvahit Küzeci’nin kaynak kişi olarak gösterildiği TRT-THM repertuarındaki bazı türkülerde nerdeyse Kerkük ağzı bilerek veya bilmeyerek yok edilmekte çalışılmıştır. Müzik bakımından da bazı türküler de ritim hatası bulunmaktadır” diyor.
Burada aklımıza şunlar geliyor: Hadi, Türkiye’deki sanatçılar bu şive farkını anlayamadılar veya anlamakta zorluk çektiler! Ya, Kerkük- Irak çıkışlı olup ta Türkiye’de sanatçılık yapanlar bu farklılıkları neden göremediler, görmediler acaba?
***

Mehmet Savaş YAVUZ
Burdur’dan: 
Mehmet Savaş Yavuz
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Burdur’un Saz ve Söz Ustaları (2) adlı yayınım, kitabım için yapılan araştırmalar ve bu araştırmalara katkılar belirli bir düzen içinde giderken, kitap yayın çalışmalarımın sonuna gelindi.
Bu çercevede teşekkür borçlu olduğum pek çok Burdurlu hemşehrim var. Bugün, biyografisinden sözedeceğim Mehmet Savaş Yavuz’la ilgili bilgilerin bana ulaştırılmasındaki dikkat ve titizliği için, Burdur Ticaret ve Sanayi Odası Basın Danışmanı Gazeteci Ahmet Can’a teşekkür etmek istiyorum öncelikle.
Mehmet Savaş Yavuz: Ankara- 28.09.1966 doğumlu ve anne tarafından Burdurlu olan Mehmet Savaş Yavuz, halen Batı Akdeniz Kalkınma Ajansı Kurumsal İletişim görevlisi olarak çalışmaktadır (2010-…).
M.Savaş Yavuz, Ege Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu Mezuniyeti (1983- 1987)’nin ardından, kısa dönem askerliğini tamamladı. (1988-1989) Hürriyet Vakfı Erol Simavi Özel İletişim Merkezi Teorik ve Pratik Gazetecilik Eğitimi (1989- 1990) de alan Yavuz,  gazetecilik mesleğinin bir çok dalında başarılı çalışmalar yaptı. Askerlik dönüşü, Hürriyet Gazetesi Ekonomi Servisi Hürriyet Vakfı Erol Simavi Özel İletişim Merkezi’ndeki 1 yıl süren eğitimin ardından stajyer muhabir olarak çalıştıktan (1990- 1991) sonra, sırasıyla:
Hürriyet Haber Ajansı Gece Sorumluluğu (1991- 1994). Akdeniz Atılım Gazetesi Yazı İşleri sayfa editörlüğü (1994- 1995). Gazete Ege Yazı İşleri Haber, fotoğraf, redaksiyon (1995-1997).
Hürriyet Haber Ajansı Antalya Bürosunda, Hürriyet Haber Ajansı Bölge Muhabirleri Sorumlusu ve ardından Doğan Haber Ajansı’nın Akdeniz Bölgesi’ndeki 56 Muhabirinin sorumlusu olarak görev yaptı (1997- 2001). Türkiye Gazetesi Antalya baskı tesislerinde yazı işlerinde editör olarak bölge sayfalarının sorumluğunu üstlendi. İhlas Haber Ajansı’nın İstanbul’daki merkezinde yazılı haberler, görüntülü haberler, spor, dış haberler ve istihbarat birimlerinin gece sorumlusu ve yayın editörü olarak çalıştı (2001- 2004). Sabah Gazetesi Antalya Bürosunda Bölge İstihbarat Şefi ve Akdeniz İlavesinde Yazı İşleri Müdürü olarak görev yaptı (2004- 2006).
Burdur Ticaret Borsası’nda basın danışmanı olarak da çalışan (2006-2010) M.Savaş Yavuz, IRFO projesi kapsamında ‘eğiticiler eğitimi’ ve ‘proje hazırlama ve yöntemleri’ konularında eğitim aldı. 2 yıl Akşam Gazetesi’nin Burdur muhabirliğini de yürüten Yavuz, halen Batı Akdeniz Kalkınma Ajansı Kurumsal İletişim Görevlisi olarak çalışmaktadır (2010-…).
Yeterli düzeyde İngilizce bilen ve sarı basın kartı sahibi (1992) olan M. Savaş Yavuz, evli ve üç çocuk sahibidir.

BİZİM İSA KAYACAN (Ahmet Can)

Kendi Ankara’da kalan,
Gönlü Burdur için yanan,
Şehir, şehir yurdu yazan,
O bizim İsa Kayacan.

Not: İsa Kayacan’a yazılan; 249.şiir, yazan; 134.şair.
***
Zeki EROĞLU
Burdurlu TSM Sanatçısı: Zeki Eroğlu
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Burdur’un Saz ve Söz Ustaları (I) adlı kitabımdan sonra, 2 ncisinin yayınlanması gereği ortaya çıktı.
İkinci yayın için, değişik kaynaklardan gelen ve sağlanan bilgilerle, “Burdur’un Saz ve Söz Ustaları-2”nin şekillenmesi çalışmalarımın sonuna geldim.
Bu ikinci araştırmamda, Burdur’un değerleri mutlaka yer almalıydı. Bu isim ve imzalardan biri Zeki Eroğlu adlı, değerli hemşerimizdir. Burdur’un önceki dönemlerde Belediye Başkanlığını yapan, şair Çetin Bozcu’nun hatırlatmasıyla, Zeki Eroğlu hocamıza ulaştım. Kendisinden gelen biyografiyi aşağıda sunuyorum:
Zeki Eroğlu: 1944 yılında Burdur’da doğdu. Müziğe olan merakı çocukluk yıllarında başlayan, Cumhuriyet İlkokulunda okurken, öğretmeni İlyas Turgut’tan müzik dersleri almaya başlayan Zeki Eroğlu, toplantı ve gecelerde şarkı söyleyince beğenilmeye başlandı.
Ağabeyisinin memuriyeti nedeniyle ziyarete gittiği Ankara’da birkaç kez sahneye çıktı. O yıllarda, yaşının küçük olması nedeniyle Ankara Radyosunun açtığı sınavlara katılamadı. Burdur’da, kayınpederinin “Celiloğlu Lokantası”da çalışan, Zeki Eroğlu’nun içindeki müzik tutkusu bir türlü dinmek bilmiyordu. Bir yıl sonra, İstanbul’daki akrabalarının yanına misafir olarak gidince, burada müzik dünyasına ilk adımını atarak, özel Konservatuara sınav sonucu katılmaya hak kazandı. Prof. Dr. Alâaddin Yavaşça ve diğer hocalarla çalışma fırsatı buldu. İki yıl kadar devam ederek, askerlik görevini yerine getirmek için, önce Sivas’a, sonra Kayseri’ye gitti. Kayseri’de Doğu Menzil Komutanlığı bandosunda, başarılı çalışmalar yaptı.
Ankara Polis Armoni Muzikasına 1966 yılında girdiği sınavda başarılı oldu, burada çalışmaya başladı. Bir yıl sonra tayini çıkan Zeki Eroğlu, ilk memuriyet hayatına Ankara’da başlamış oldu.
1986 yılına kadar ve Başkomiser rütbesine terfi edene kadar, müzisyen, Polis ve son 6 yılında da topluluğun şefi olarak çalışmalarını tamamladı. Emniyet teşkilatındaki bu görevinin yanı sıra 1982-1986 yıllarında Hacettepe Üniversitesi, Türk Sanat Müziği korosunu çalıştırdı. Öğretim üyesi olarak 4 yıl bu görevini başarıyla yürüten Zeki Eroğlu, 1986 yılında TRT’nin açmış olduğu Yetişmiş Ses Sanatçısı sınavını kazanınca, Ankara’daki her iki görevinden ayrılmak zorunda kaldı.
1986 yılında TRT Erzurum Radyosunda sanatçı olarak çalışmaya başlayan Zeki Eroğlu, burada 5 yıl çalıştıktan sonra, TRT İzmir Radyosuna tayin edildi. Burada, canlı yayın, solo, fasıl Radyo ve TV Programlarını gerçekleştirdikten sonra 2009 yılında emekli oldu. Yaşamını Kuşadası’nda sürdüren, burada da müzik çalışmaları çerçevesinde, TSM Korolarını çalıştıran, konserler veren, özel öğrencilerine ud, kanun ve nota, usul, repertuar dersleri veren Zeki Eroğlu’nun hayatı, geçmişte olduğu gibi, bugün de müzikle geçmeye devam ediyor. (2011).
           
GÜNÜN SÖZLERİ:
1. Samimi olmayı vaat edebilirim; tarafsız olmayı asla (Goethe)
2. Yaşamımda edindiğim en büyük bilgi şudur: Kendi kendine yardım etmeyi bilmeyene, hiç kimse yardım etmez (Pestalozzi)
3. Akılsızlar, hırsızların en zararlılarıdır: Zamanınızı ve neşenizi çalarlar (Goethe)
4. Mert olmayan bir insanla işe başlamak, sonu gelmeyecek, ya da kötü bitecek bir yola çıkmak demektir (Montesouıeu)
            ***
Serhad İlimizden: 
Serhad Artvin Gazetesi
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Anadolu Basını içinde gördüğümüz Gazeteler içerisinde, yarım asrı geride bırakanların sayısı az değil.
Bunlardan biri, önde geleni, Artvin ilimiz merkezinde 16 Nisan 1962 tarihinde kurulup yayına başlayarak bugünlere gelen, 50.kuruluş, yayın yılı içerisinde olan “Serhad Artvin” Gazetesi.
Küçük boy 12 sayfayla günlük olarak okurlarının karşısına çıkan “Serhat Artvin” Gazetesi, Ankara’da hemşehrileri arasında elden ele dolaştırılıyor, yayınlarıyla, haberleriyle  konuşuluyor, kulaktan kulağa ulaşılıyor.
1960’lı yılların ikinci yarısından başlayarak, değişik zamanlarda sütunlarında yazılarımla Artvinli okurların karşısına çıkan bendeniz, Serhad Artvin Gazetesini sürekli izleme fırsatı bulan şanslı okurlardan, kalem sahiplerinden biriyim.
Serhad Artvin Gazetesinin kimliğine bakıyorum: İmtiyaz Sahibi: Rıdvan Şengün, Sorumlu Müdür: Orhan Şengün, Sayfa Editörü: Demet Şengün, Muhabirler: Ayten Öztürk, Gülten Koçak, Göksel Taşkan. Gazete 50 nci yayın yılı içinde. Masamda bulunan Serhad Artvin Gazetesinin yayın tarihleri, 22 Ağustos, 06 Eylül 2011 tarihleri arasındakiler olarak görülüyor.
Serhad Artvin Gazetesinin ilk sayfasından, son sayfasına kadar haber ağırlıklı bir görünüm ortaya konuluyor. Sanat ve edebiyatla ilgili, Artvin kültürüyle ilgili, araştırma, inceleme, şiir gibi çalışma ve yayınlarla karşılaşmamız mümkün.
Şimdi, yukarıda verilen tarihler arasındaki Serhad Artvin Gazetesi sayfalarında yer alanlardan, haber başlıklarından bazı örnekler verelim efendim:
-Bakan Yıldız ve ailesi Deriner Barajı gövdesini gezdi,
-Ünlü fotoğraf sanatçısı Faruk Akbaş’ın Macahel değerlendirmeleri,
-Osman Demir, Ömer Yerlikaya, Şahver Karasüleymanoğlu imzalı araştırmalar, yazılar, söyleşiler, Oktay Şenol ve Özer Bilir imzalı kısa yazı ve şiirler,
-Borçka’da 42 kilo ağırlığında yayın balığı yakalandı,
-Artvin ormanları ballanıyor,
-Vatandaş yol çalışmalarında uyarı levhaları istiyor,
-Dev yatırım Kentpark’ın tanıtımı yapıldı,
-Arhavi Festivali güzellikleriyle sona erdi,
-Sümbüllü köyü halkı, ağaç kesimine karşı çıkıyor,
-Türkiye’nin en yaşanabilir altıncı ili Artvin oldu,
-Dereiçi Köyü bilgilendirme ilanına alındı. vd.
Serhad Artvin Gazetesinin yayın çizgisindeki netlik, anlaşılırlık özellikleriyle gelecekte de yayın başarılarına imza atacağı yönündeki inancımı belirtiyor, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
            ***     
 Güzide Gülpınar Taranoğlu’ndan:

Akşamlar Yaklaştıkça
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Güzide Gülpınar Taranoğlu, sanat ve edebiyat dünyamızın duayenlerinden. Gülpınar adlı sanat ve edebiyat dergisinin 330 küsur sayı yayınlayarak, edebiyat dünyamızdakilere, edebiyat dünyamıza önemli ve kalıcı hizmetlerde bulundu.
Son yayınladığı şiir kitabının adı: Akşamlar Yaklaştıkça.21’ nci kitabıyla bizlerle selamlaşmayı Güzide Gülpınar Taranoğlu (Toprak Ana), rahmetli eşi Dr. Bilal Taranoğlu için duyduklarını, hissettiklerini yaşadıklarını duygular itibariyle, yazmaya, yayınlamaya devam ediyor.
Masamdaki Akşamlar Yaklaştıkça adlı şiir kitabı da bunlardan biri, Mayıs 2011 itibariyle sonuncusu (çünkü bu kitapların, bu serinin devam edeceğini ümit etmekteyim).
Güzide hanım, “Aziz dostlarım” diye başladığı kitabın 1 ve 2 nci sayfalarındaki sunuşunun bir yerinde; “İşte sizlere bir kitabımı daha sunmanın huzurunu taşıyorum. Daha evvelleri de tekrar tekrar söylediğim gibi, kenarda biriken şiirlerim sevgilimin de vasiyeti gereği daima kitaplaşacak denmişti” diyor, bir hatırlatmada bulunuyor.
Akşamları Yaklaştıkça, adlı şiir kitabının değişik sayfalarındaki fotoğraflar, Güzide ve Bilal Taranoğlu çiftinin fotoğrafları, bazı şiir toplantılarıyla ilgili fotoğraflar, kitabın zenginleşmesini sağlamış..
Güzide Gülpınar Taranoğlu vefalı bir şairdir, yazardır, fikir zenginliğiyle bilinen gönül sahibidir. O’nun dünyası tertemiz, geniş ve örnek alınacak bir görünüm içindedir. Güzide Gülpınar Taranoğlu (kendi yazdıklarıyla);
Gittiği nurlu yoldur,
Tanrı selamı boldur,
Her zaman çevresine,
Mutluluk veren eldir.
Akşamlar Yaklaştıkça (II) başlıklı şiir 8 nci sayfada karşımıza çıkıyor. Üç ayrı dörtlükten meydana  gelen bu şiir, elimizdeki kitabın adı, duyguların toparlanıp mısralara dönüştüğü anlatım. Buradan bir dörtlükle noktamızı koyalım:
Neden kasavet artar akşamlarda acaba?.
Mutlaka gündüzlerde enerji var, sevinç var,
Ayların onbeşinde kavuşunca merhaba,
Işıktan süzülecek aydınlık işe yarar..
            Güzide Gülpınar Taranoğlu’nun özlü sözleri de var. Bunlardan bazıları şöyle sıralanıyor: Yürek kan ağlıyorsa, gözyaşı neye yarar/Saygıların en yücesi, aşka saygıdır/ Çiçekleri su, ruhları sevgi yüceltir/Bir yüreğe girebilmek değil, orada kalabilmek önemlidir.

14 Eylül 2011 Çarşamba

30 AĞUSTOS & 14 EYLÜL

Burdur “Yenigün” Gazetesine
58.yayın yılı sevinç ve gururla geldi
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Her ilimizin merkezinde, ilçelerinde yayınlanan gazeteler kuruluş yıldönümleri itibariyle, geçmişin aynası niteliğindeki, bilgilerle, hatırlamalarla karşımıza çıkarlar.
Burdur ilimiz merkezinde günlük ve ofset tekniğiyle yayınlanan Yenigün Gazetesi, 01 Eylül 1954 tarihinde kuruluyor. 02 Eylül 2011 tarihinde 58 nci kuruluş yıldönümü kutlandı Yenigün Gazetesinin.
Yenigün Gazetesinin geçmişine şöyle bir baktığımızda, gördüklerimizden birkaç cümle: Yenigün Gazetesi 01 Eylül 1954 tarihinde Osman Şan tarafından “Yeni Turan” adıyla yayınlanmaya başlanıyor. Sonra, Hasan Balbay, Vedat Nurettin Şan, Mehmet F.Özboyacı, Süleyman Sırrı Taraşlı, Muharrem Tuncel, M.Lütfi Taraşlı gibi gazeteciler tarafından yönetiliyor, yayınlanıyor. Yenigün Gazetesi bugün, Muharrem Tuncel ve Kürşat Tuncel baba- oğul tarafından ofset tekniğiyle yayımını sürdürüyor.
8 Normal sayfalık Yenigün Gazetesinin 2,3,4 Eylül 2011 tarihli sayılarının ilk sayfalarında yer alanlarla, kuruluş yıldönümüyle ilgili bilgiler veriliyordu. Bunlardan; 58 nci yaşımızı kutluyoruz (02 Eylül 2011), 58 nci yaş sevinci- Gazetemizi bugünlere taşıyan ruh (Kürşat Tuncel- 03 Eylül 2011), 58 nci yayın döneminde; 2 hedef üzerine yoğunlaşacağız (Kürşat Tuncel -04 Eylül 2011)
01 Eylül 1954 tarihinde yayın hayatına merhaba diyen Yenigün Gazetesinin (Yeni Turan Gazetesinin) kurucusu Osman Şan; “Aylardan Eylül, 01 Eylül 1954. Bu gazetenin Burdur’da ilk defa günlük olarak yayın hayatına katıldığı tarih. Yenigün ilk sayısında ilan ettiği prensiplerden en ufak bir sapma yapmadan, yani tarafsız ve bağımsız yayın ve Atatürk ilkelerinden sapmadan yoluna devam etmiş ve etmektedir” şeklindeki hatırlatması karşısında şapka çıkarmalıyız. Ömrün uzun olsun Osman Şan hocam.
58 nci yaşımızı kutluyoruz başlığı altındaki uzunca, gazete imzalı hatırlatmalarda genel bir değerlendirme yapılıyor ve girişin bir yerinde;, “Bugünkü sayısıyla 58 nci yayın yılı hayatına adım atan Gazeteniz Yenigün, köklü geçmişi ve birikimiyle Anadolu’daki sayılı Gazeteler arasına adını yazdırmanın haklı gururunu, Burdur kamuoyu ve siz okurlarımızla paylaşıyor” denilişi dikkat çekici ve doğru bir değerlendirme olarak görülüyor…
Burdur ilimiz merkezinde günlük yayınlanan ve bugün 58 nci yayın yılına merhaba diyen Yenigün Gazetesinin bugünkü kimliğine bakıyoruz: Kurucular: Osman Şan, Muharrem Tuncel, Sahibi: Muharrem Tuncel, Yazı İşleri ve Genel Yayın Yönetmeni: Kürşat Tuncel, Sayfa Editörü: Şadiye Ünal, Muhabirler: E.Selcan Tuncel, Harun Sivrikaya, Ali Kapan. Gazete kimliğinde ismi geçenlerin hepsini yakından tanıyorum. Muharrem Tuncel, kurşun dizgi ve kalıp baskı döneminin deneyimli, usta ve duayenlerinden. Sakin tavrıyla, çevresine bir başöğretmen görünümüyle bilgi aktarımında sınır tanımayan usta bir gazeteci… Kürşat Tuncel, Burdur dışındaki gazeteciliğindeki birikimleriyle, genç ve dinamik yapısıyla, getirdiği yorum ve değerlendirmelerle ufku açık, usta bir gazeteci. Gazete kimliğinde yer alan öteki isim ve imzalar, çalışkanlıkları, azim ve kararlılıklarıyla mesleğe bağlılıklarıyla, Muharrem Tuncel hocadan aldıkları feyzle gazeteciliklerini başarıyla sürdürüyorlar.
Muharrem Tuncel hocanın şahsında, Yenigün Gazetesi çalışanlarını kutluyor, sevgi ve saygılarımla nice 58 nci yıllar dileklerimi sunuyorum efendim.
            ***
Burdur (Burdur’un Sesi) Gazetesi arşivinde yer alan sararmış sayfalardaki haberlerden
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Gazetelerimiz kuruluş yılları itibariyle değerlendirmeye tabi tutulurlar. Kuruluş yıldönümlerinde sevinç ve gururla anma günleri düzenlenip, kendilerini basın aynasında bakarlar.
Burdur merkezde “Burdur’un Sesi” Gazetesi, 04 Nisan 1954 tarihinde yayınlanmaya başlıyor. Bu gazetenin ismi 13 Ocak 1978 tarihinde “Burdur” olarak değiştiriliyor. Burdur Gazetesi bugün, ofset tekniğiyle 8 normal boyutlu sayfasıyla yayınını sürdürüyor.
Burdur Gazetesi, kendi tesislerinde ilk ofset sayısını 11 Haziran 1992 tarihinde deneme olarak yayınladı. Ayda bir verilen ofset sayısı kısa aralıklarla tekrarlanarak, Burdur’da ofset baskılı gazetecilik başlatılmış oldu.
58.yayın yılı içinde olan, Burdur Gazetesinin kimliğine bakıyoruz: Kurucusu Mustafa Kemal Taraşlı, İmtiyaz Sahibi Adnan Taraşlı, Burdur Temsilcisi Mehmet Ercan Taraşlı, Yazı işleri Müdürü ve Genel Yayın Yönetmeni Kemal Taraşlı, Muhabirler: Hacer Zeren, Haluk Sağlam, Mehmet Taraşlı, Sayfa Editörü: Nevin M. Taraşlı, Ankara Temsilcisi: Prof. Dr. İsa Kayacan.
Şimdi, geçmiş yıllarda “Burdur’un Sesi” adıyla yayınlandığı günlerde, bugün sararmış gazete sayfaları, ciltleri olarak görülen “Dünden bugüne Arşivimizden: Burdur’un Sesi” ana başlık altında verilenlere bakalım. Burdur’un Sesi Gazetesi, Günlük Demokrat Siyasi, Memleket gazetesi olarak yayın yapıyor. Tarihler var, gazetenin sayıları var ana logo altında. Geçmiş zaman oluyor ki, her şey bir nostalji görüntüsüyle karşımıza çıkıyor. Gazetede, örneğin 23 Ağustos 1960 tarihli haberler, bugün Burdur Gazetesinde 23 Ağustos 2011 tarihli sayıda veriliyor. Yani İlk tarihle, bugünkü tarih örtüşüyor- tutuyor. Buradan, tarihler itibariyle bazı haber başlıkları, özetleri verelim, buyurun:
- Açık kasa kamyoncu yolcu taşınmasına mani olunmalı. Bazı defalar rastlıyoruz, açık kasa kamyonda boş veya yüklü iken üzerine pek çok yolcu aldığı görülmektedir. (Burdur’un Sesi, 23 Ağustos 1960)
- Devlet ve Hükümet Başkanı Cemal Gürsel dün İstanbul Üniversitesini ziyaret etti (24 Ağustos 1960)
- Burdur halkının bazı mübrem ihtiyaçları başka mıntıkalara sevk edilmemeli (25 Ağustos 1960)
- Kıbrıs Cumhurbaşkanı Makarios’un Gürsele cevap mesajı (26 Ağustos 1960, Sayı: 1608)
- Bankalar amme hizmetlerinde istisnai muameleden içtinap etmelidir (27 Ağustos 1961, Sayı: 1609)
- Dün bildirildiğine göre, Ankara 5 nci Asliye Hukuk Mahkemesinin aldığı, 31.8.1960 tarih ve 131 sayılı kararı ile Demokrat Parti her türlü siyasi faaliyetten men edilmiştir (02 Eylül 1960, Sayı: 1614)
- Fikir hürriyeti olmayan yerde demokrasi olmaz (M. Çağlar, 05 Eylül 1960, Sayı: 1616)
Yukarıdaki cümlelerden de anlıyor ve görüyoruz ki, o günün haber dili, gazete başlıklarında kullanılan dil, bugünkünden farklı ve zor anlaşılır bir ifade biçimi olarak görülüyor. Geçmişin önemi ve anlamı burada saklı olsa gerek! Karşılaştırma, mukayese etme fırsatı buluyoruz. Burdur Gazetesi, geçmişle bugün arasındaki dil köprüsünü kurmakta, sağlamlaştırmaktadır.
İşte gazetecilik ve habercilik budur..
            ***
Sabir Beşirov’dan: 
Haneli Kerimli Bir ömrün Nağılı
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Azerbaycan’lı dostlarımızın,  kardaşlarımızın kitapları sıklıkla bana ulaşıyor.
Bunlardan bir yenisi, Nahçıvan çıkışlı, Sabir Beşirov’un hazırladığı, Haneli Kerimli: Bir Ömrün Nağılı.. Yani, 60 yılda ortaya konulan, bir ömür içerisinde ortaya konulanların, sanat ve edebiyat çalışmalarının, anlatımı, sayfalara aktarılışı.
Haneli Kerimli’nin bir ömür ortaya koyduklarının değerlendirilişini, Sabir Beşirov yapmış.
Kitap bana, Kars ilimiz merkezinde günlük yayınlanan ve yarım yüzyılı aşarak, 56.yayın yılı içinde bulunan Hüryurt Gazetesinin Yazı İşleri Müdürü A.Erbil Hüryurt tarafından gönderildi.
Edebi araştırma, inceleme türünde yayınlanan kitabın konusu olan Haneli Kerimli kardaşım, bana; “Dostum ve galemdaş gardaşım, aziz İsa Kayacan’a hoş arzularla Nahçıvan, 03.09.2011” notuyla imzalamış. Teşekkürlerimi, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Kitabın Reyçisi; Arif Ağalarova, Redaktoru: Neriman Abdülrehmanlı, 10 sayfalık bir önsöz var, Nahçıvan Devlet Üniversitesinin Rektörü İsa Habibbeyli imzasıyla. Adaşım değerli Rektör İsa Habibbeyli hoca, Haneli Kerimli ve eserleriyle ilgili görüşlerini bilimsel bir bakışla, anlayışla dile getirmiş, sayfalara dökmüş. Bir yerinde; “Haneli Kerimli, çağdaş Azerbaycan edebiyatının tanınmış ve öz nefesi, öz desti-ketti olan ön sıradaki neferlerindendir” diyor.
Haneli Kerimli, Bir Ömrün Nağılı adlı kitap altı ayrı bölümden meydana gelmiş, okurlarının karşısına çıkmış, çıkarılmış. Bu bölümlerde sırayla; Şair olmak hakkı, Dünyanın yalanına aldanmak korkusu, Gelbim dilim, dilimdi, İnsan psigologiyasını, dünya görüşünü değişmek çetinliği, bu dünya baştan başa özü boyda kederdi, Bana öyle geliyor ki..
Haneli Kerimli fotoğrafları, arkadaşlarıyla, dostlarıyla, birlikte çalıştığı bilim adamlarıyla yan yana gelmiş, sayfalara aktarılmış fotoğraflarla dolu dolu. Bunlardan en önemlisi, en anlamlısı, “1973 ncü yıl APU’nun Azerbaycan Dili ve Edebiyatı İhtisası mezunları arasında. Soldan birincisi Haneli Kerimli” fotoğraf altlı olanı.
Bir Kalem erbabı, yazar, şair, araştırmacı hakkında bibliyografik eser hazırlamak, yayınlamak zordur. Sabir Beşirov bu zorlu işin altından başarıyla kalkmıştır, Haneli Kerimli’yi enine boyuna inclemiş, kitaplaştırmıştır. Tebriklerimi, sevgi ve saygılarımı sunuyorum efendim.
Haneli Kerimli: Azerbaycan İlim dünyasının görkemli nümayendelerinden biri. Tanınmış edebiyatçı, alim, başarılı pedagog, Nahçıvan Devlet Üniversitesinin, Harici Talebelerle İş Fakültesinin Dekanı.
Sabir Beşirov: 1956 yılında Azeraycan’ın Yardımlı Rayonunun Peştesar kendinde doğdu. 1978 yılında, BDU’nun Filogiya Fakültesinden mezun oldu. Azerbaycan’ın çağdaş edebiyatının nümayendeleri hakkında pek çok makalesi yayınlandı.
GÜNÜN HABERLERİ:
1. Kilis ilimiz merkezinde, Ahmet Barutçu’nun sahipliği, Sevinç Barutçu’nun Yazı İşleri Müdürlüğü’nde, günlük 8 büyük sayfayla yayınlanan; “Sabah güneşi ile kıpırdamaya başlayan, doğa gibi canlı” Kent Gazetesi, 03 Eylül 2011 tarihinde 50. yayın yılına merhaba dedi.
2. Yeni Batı Trakya Dergisi; 1983 yılından bu yana Süleyman Sefer Cihan’ın sahipliğinde, İstanbul da aylık yayınlanmaya devam ediyor. 
***
Yarım asrı geride bırakan
Kars ilimizdeki Hüryurt Gazetesi
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Anadolu Basını içinde gazetelerimiz var, yıllardır okurlarının karşısına çıkıyor, çıkarılıyor.
Anadolu Basını içinde, özellikle seçim dönemlerinde mantar gibi bitip, seçim bitimlerinde yok olup gidenler, tarihin çöplüğünde yer alanların sayıları az değil.
Kars ilimiz merkezinde yayınlanan gazetelerden biri” Hüryurt” adıyla karşımıza çıkıyor. Günlük 4 normal sayfayla okurlarının karşısına çıkan, çıkarılan “Hüryurt”un sevimli bir görünümü var. Logonun solundaki ay yıldızlı bayrağımız, Bayrağın altındaki, “Başka Türkiye yok” sözü, hatırlatması, dikkat çekilmesi.. Logo isim altındaki; “Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır/ Toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır” mısraları.
Hüryurt Gazetesinin bana ulaşan 56 ncı yıl içindeki 16 bin 802 nci ve bu sayıdan önceki 7 ayrı sayısı. Hüryurt düz ofset tertemiz baskısıyla dikkat çekiyor, göz dolduruyor.
Hüryurt Gazetesinin kimliğine bakıyoruz. Kurucusu: Seyfi Hüryurt. İmtiyaz Sahibi: Erol Hüryurt. Yazı İşleri Müdürü: A.Erbil Hüryurt. İdare yeri: Yusuf Paşa Mhl. Küçük Kâzım Bey cad. No:13 Kars. GSM: 0533 512 89 59.
Hüryurt Gazetesinin 1,2,4 ncü sayfalarında ağırlıklı haberler yer alıyor. 3 ncü sayfada kültürel ağırlıklı araştırmalar, bilgi ağırlıklı aktarımlar var. Eğitim, araştırma, yorum, sanat ve edebiyat ağırlıklı denilmesi, böyle anlaşılması daha doğru olacak efendim. Bu sayfa yönetmeni: A.Erbil Hüryurt.
Şimdi elimdeki, masamdaki Hüryurt Gazetesi sayfalarından seçtiğim haber başlıklılarından söz edelim buyurun;
-Düz dolan, düz otur ay kişi: Takvim Gazetesi yazarı Savaş Ay, köşe yazısında İsmail Aytemiz’e yer verdi ve bakın neler yazdı.
- Kars CERAGEM her derde deva oluyor,
- Dağ çiçekleri toplanmaya başladı,
- İnternette olmak tek başına yetmez,
- Mezarlığı bir ayda dördüncü defa yaktılar,
- Sarıkamış’ta yaban hayatı envanter çalışması başladı,
- Kağızman’a 500 kişilik kapalı spor salonu,
- Köy çocuklarının park isteği,
- Kars’ta 12 İranlı’nın mülkü var,
- Mamak’taki Karslılar Azer Bülbül ile coştu,
- Kars Kalesinde Sema-i Şerif töreni düzenlendi,
- Kaymakam’dan Başhekim Sevinç’e başarı belgesi,
- Kars Belediyesi çalışmaları ile takdir topluyor. Ön yargısız bakan hizmetleri görüyor. Nevzat Bozkuş şov değil, hizmet adamı.
- Türkiye’de en çok Tabya Kars’ta bulunuyor.
- Kuyucuk Gölü’nde her hektara bir kuş türü düşüyor.
- Digor’a bağlı Kocaköy İlköğretim Okulu’nun yapımı devam ediyor.
- Hüryurt Gazetesi, genellik taşıyan haberleriyle dikkat çeken, gazetelerimizden biri, sevgi ve saygılarımızı sunuyoruz.
            ***
Nilüfer Dursun’un 
Mevlâna Dünyası
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Kitapların önsöz ve sunuşlarıyla ilgili değerlendirmelerin önem taşıdığı kanaatimi yıllardır muhafaza etmişimdir. Önsöz veya sunuşların, bir anlamda şairinin, yazarının kişilikleriyle ilgili olduğunu, kitapların içerikleri hakkında bilgi verdiklerini düşünmüşümdür.
Nilüfer Dursun arkadaşımızın, iki koltuğunda en az on karpuz taşıdığını sıklıkla görüyorum. O, öncelikle bir eğitimci, araştırmacı, şair, çevirmen… İnsanları seviyor Yaradan’dan ötürü. Pek çok kitabın altına imza atan, çevirileriyle, yayınlarıyla kendi dünyasından dışa yansıyıp taşan Nilüfer Dursun, bilgi yumaklarının bir araya gelişi olan ’Sevgi Evliyası Mevlâna Çağırıyor’ adlı yeni kitabıyla karşımıza çıkıyor. O’nun şiirleri, yazı ve araştırmaları hep geleceğe yönelik pırıltılarla, ışıklarla doludur. Yürüdüğü yol, aydınlık, ışık yoludur.
Nilüfer Dursun’un Mevlâna’ya bakışı, Mevlâna’ca bir anlayış ve yaşayış birlikteliğinden geçiyor. Şiirlerinde, İnsanlıktan örnekler veriyor, bir anlamda insanlık türküleri söylüyor uzun uzun. Çalınmamış kapıların bir gün çalınıp açılacağı hatırlatmasında bulunarak;
-‘Özüyle birleşmeyen, mahkûm yalnız kalmaya / Gerçek insan örneği Yunus ile Mevlâna’ mısralarıyla örnek aldığı Yunus ve Mevlâna özellik ve güzelliklerini ortaya koyuyor, hareket noktası yaparak dikkat çekiyor. Türkçeden İngilizceye aktardığı çeviri şiirleriyle vermek istediği mesajları anlaşılır bir dille anlatıp, sergileyerek başarı merdivenlerinin basamaklarını emin adımlarla birer birer çıkıyor.
Nilüfer Dursun’un duygu dünyasını şiir diliyle sayfalara aktardığı ‘Allah’ın mesajları, insanlıkla gelişir / Tevrat, Zebur ve İncil, dinde birer geçiştir’ mısraları içimizi ısıtır ve düşünürüz. İlmin Mevlâna dostlarına, ruhlara dost olduğunu, dünya insanlarının sevilmeleri gerektiğini anlatarak, en vefalı yâr olan Yaratıcısına el açar, diliyle, dualarıyla yola çıkar Nilüfer Dursun. ’Yoğrulmuş bir kere, Allah aşkıyla özüm / Her güzel eserini görüyor gönül gözüm’ dizeleriyle pekiştirir ruh zenginliğini, gönül gözünün ileri görüşlülüğünü.
Duygularının bir araya getirildiği sayfalardaki gezintimiz sürerken; Namerde karşı dimdik durduğunu, konfora, lükse uyumluluk göstermediğini, ruhların kemale erişiyle yüceldiğini, ömrünün aldanmışlık içindeki yerinin genel görüntüsünü anlatmadaki kararlılığını görürüz Nilüfer Dursun’un.
Ruhlarda parıldayan ışıklar altında, dökülmemiş sırların gönül aynalarına doğru yürür, kendinden emin, kararlı. Sufi Mevlâna’dan inciler sıralar birbiri ardına. Şeytanın dışarıda değil, insanın kendi içinde olduğu gerçeğini hatırlatır. Mevlâna’dan aldığı mesajlarını, erdemlerin en hasıyla ele alır, canların cana muhtaçlığını söyler, anlaşılırlık içinde. ‘İmanlı kulların Allah’ının bir olduğu’nu, Mevlâna’nın izinde yürüdüğünü dinleriz.
Ve en içten, samimi duygularla, Nilüfer Dursun’a selâm verir, tebriklerimizle saygı ve sevgilerimizi sunarız efendim.
            ***
Doğumunun 800. yılında 
Hacı Bektaş Veli
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Masamda, Gülağ Öz dostum tarafından bana ulaştırılan bir kitap var. Hacı Bektaş Veli Kültür Derneği yayınlarının ilki. Kitabın adı: Doğumunun 800. Yılında Hacı Bektaş Veli, olarak karşımıza çıkıyor, çıkarılıyor.
I. İnanç Önderleri buluşması ve Hacı Bektaş Semah Günleri, açıklaması da kitabın ilk sayfasında yer alıyor. 240 sayfalık kitap Haziran 2011’de basılıp, gün yüzü görmüş. 14-15 Kasım 2009 tarihlerinde gerçekleştirilen, Doğumunun 800. yılında Hacıbektaş Veli etkinliklerinin derlenip, toparlanması, kitap halinde yayınlanması, tarihe not düşülmesi olarak gördüğümüz bir yayın çalışması elimizdeki, masamızdaki yayın. Emeği geçenleri kutluyorum.
Hacı Bektaş Veli Kültür Derneği Başkanı Nafiz Ünlüyurt ‘un üç sayfalık bir önsözü dikkat çekiyor. Sonra, açılış konuşmaları var uzunca verilen. Ali Özcivan’ın 7 ayrı dörtlükten meydana gelen bir şiiri 12 nci sayfada yer alıyor. Buradan iki dörtlük aktaralım bilgi için, değerlendirme için:

Her ne için uğramışsam bu yere,
Hoş sefa gelmişsin Hacı Bektaş’a,
Temenna eylersin gerçek bu yere,
Hoş sefa gelmişsin Hacı Bektaş’a.

Ali Turab kültürümün merkezi,
Âlemi cihanda duymuşsun sesi,
Gelir de dinlersen bir dost nefesi,
Hoş sefa gelmişsin Hacı Bektaş’a..

Sonra oturumlar gerçekleştirilmiş. Birinci oturumun başlığı: Doğumunun 800. yılında Hacı Bektaş Veli ve Düşüncesi Hacı Bektaş’tan günümüze Alevilik-Bektaşilik. Sonra, I. İnanç Önderleri buluşması ve Uluslar arası Hacı Bektaş Semah günleri paneli, sunumlar. 215 nci sayfada başlayan, etkinliklere ilişkin fotoğraflar.
Arka kapakta, Hacı Bektaş Veli Kültür Derneği Başkanı Nafız Ünlüyurt’un bazı cümleleri var. Buradan: Hacı Bektaş Veli Kültür Derneği’nin bir ürünü olan bu kitap, iki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde Hacı Bektaş Veli’nin 800. doğum yıldönümü nedeniyle 14-15 Kasım 2009 günlerinde Hacı Bektaş’ta yapılan “800. Doğum Yılında Hacıbektaş Veli’yi Serçeşmede Anıyoruz” adı altında yapılan etkinlik içerisinde yapılan konuşmalar ile panellerde sunulan bildirilerin bir derlemesidir.
İkinci bölümde “I. İnanç Önderleri ile Hacı Bektaş Bulunması ve Uluslararası Hacı Bektaş Semah Günleri” adlı ile 30-31 Ekim 2010 günlerinde Hacıbektaş’ta yapılan etkinlik içinde yapılan konuşmalar ile panellerde sunulan bildiriler yer almaktadır.

6 Eylül 2011 Salı

bayram sonu 6 yazı..........


Gözü, gönlü zengin Halk Şairi 
Mansur Ekmekçi
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Şairlerimiz var, şiir yazdıklarını sanır. Şairlerimiz  şiir yazar, şairlikleriyle takdir görüp alkışlanırlar.
Mansur Ekmekçi, Adana ilimiz merkezinden seslenen, gözü, gönlü zengin, şiirleriyle takdir görüp alkışlananların başında geliyor. Mansur Ekmekçi “Kadından Korkmam” adlı albümüyle zirveye bağdaş kurup oturdu.
Mansur Ekmekçi, Kadından Korkmam, adlı albümünde, Ey insanoğlu, Birgün, Kadından korkmam, Sana kurban olsun, Duramıyorum, Başım üstüne, Öyle git, Senin için, Olsun başlıklı şiirler yer alıyor. Mansur Ekmekçi şiir yorumuyla da başarılı bir tablo sergilemiş. Tebriklerimi, sevgi ve saygılarımı sunuyorum efendim.
MANSUR EKMEKÇİ
1960 Muş doğumlu olan Mansur Ekmekçi İlkokulu Midyat’ta Ortaokulu ve lise tahsilini Adana’da bitirdi.
Şiirleri; Türkiye Yazarlar Ansiklopedisi, Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi ile Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi olmak üzere birçok Antolojide, edebiyat dergilerinde ve sayısız gazetelerde yayımlandı. Mansur Ekmekçi, birçok Televizyon ve Radyo Programlarına konuk edilip, katıldığı etkinliklerden dolayı 100’ün üzerinde derecelere, plâket ve belgelere layık görüldü.
Kültür ve Turizm Bakanlığı Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğü tarafından yapılan imtihan neticesinde Halk Şairi kimliğiyle kayıt altına alındı. Adana Çukurova Üniversitesi Fen ve Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Prof. Dr. Erman Altun nezdinde Elif Can Altınsoy tarafından Aşık Mansur Ekmekçi bitirme tezi hazırlandı. İstanbul Kültür Üniversitesi 4-6 Ağustos 2008 TUDOK 2.Uluslararası Türk Dili ve Edebiyatı Öğrenci Konseyi’nde Seren Sağlam tarafından Stant tanıtımı yapılarak, Afyonkarahisar Kocatepe Üniversitesi, Rize Üniversitesi, Ankara Gazi Üniversitesi ile Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi tarafından da eserleri ve yaşamı konu olarak ele alındı. Bursa Belediyesi 21 Gündem tarafından “2006 Türk Şiirine Hizmet Ödülü”ne, Ahmet Tufan Şentürk 2007 Türk Şiirine Hizmet Ödülü (Onur Ödülü) ne layık görülen birçok derneğin üyesi olan Ekmekçi’nin 30 kadar eseri, muhtelif sanatçılar tarafından bestelenerek kasetlerde okundu.
Yayımlanan Kitapları: Hercai (1999)/ İnsanoğlu (2000)/ Ne olursan ol, Önce İnsan Ol (2002) İnsan Dergâhı (2003)/ Yaşayan Çukurovalı Aşıklar ve Geleneğe Tabi Halk Şairleri Antolojisi. Adana Valiliği Yayını, 580 Sayfa. (2006)/ Güfte’den Beste’ye (2010) ve baskıya hazır kitapları: İnsan Mayası ile Tekerlemeler
Evli ve dört çocuk babası olan Ekmekçi üç dil bilmektedir. Kosova/ Bay Dergisi, Salihli/ Bizim Ece, Mersin / Maki, Sarızeybek /Söke, Çukurova Lobisi ve Ceyhan Irmak Dergisi’nin Adana temsilcisi olan Ekmekçi, 25 yıllık devlet memurluğu görevini ifa ederek emekliliğe ayrıldı. Muhtelif gazetelerindeki edebiyatla ilgili köşe yazılarını ve Çukurova Halk Ozanları Derneği 2.Başkanlık görevini sürdürmektedir.
ADRESİ: Reşatbey Mahallesi 62010 Sk. No:30 Seyhan/ ADANA
TELEFON: 0535.254 93 29
E-MAİL: mansurekmekci@hotmail.com mansurekmekci@mynet.com
GÜNÜN SÖZLERİ:
1. Türk Demek: Türkçe düşünmek, Türkçe konuşmak ve Türkçe yaşamaktır. Ne mutlu Türk’üm diyene. (Mustafa Kemâl ATATÜRK)
2. Çalışmanın en yücesi, Ulus için olanıdır. (Mustafa Kemâl ATATÜRK)  
3. Ben bir Türk’üm, ben bir Kürt’üm, ben Çerkez’im, ben Lâz’ım / Onbeş dilden çalar, söyler, ince telli bir saz’ım. (Mithat Erden)
 ***
Halk Şairi ve Araştırmacı Mansur Ekmekçi’den: Kadından Korkmam
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Kadından korkmayan erkek var mı? Diye sorarım yıllardır. Korkmayan yok gibi bir gerçek çıkar ortaya. Halbu ki, Halk Şairi ve Araştırmacı Mansur Ekmekçi, kadından korkmuyormuş!
Kadından Korkmam, adıyla bir de albümü var Mansur Ekmekçi’nin. Bu albümde 9 ayrı şiiri yer almış. Yorumlayışıyla, şiirin şiir tadında dinlenişini sağlamış Mansur Ekmekçi. Kutluyor, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Mansur Ekmekçi, hazırlamakta olduğum “Kadın Destanı” adlı kitabımda yer almak üzere, kadınla ilgili görüşlerini sıralamış. Bunlardan dördü;
1-     Çirkin kadın kendisini, güzel kadın ise herkesi yakar,
2-     Kadın; Tilki kadar kurnaz, aslan kadar yırtıcıdır,
3-     Yaratıkların en güzeli insan, insanların en güzeli de kadındır.
4-     Kadının dili, saçlarından daha uzundur.
Mansur Ekmekçi’nin mizahi bir anlatımla ifade ettiği, mısralaştırdığı “Kadından Korkmam” duygularından aktaracağımız mısra örnekleri:
-         Kadın, ceylan gibi güzel ve ürkek,
Bu ürkek kadından neden korkayım?.
Güçlüyüm, yiğidim, benim o erkek,
Kadınımdan korkmam, neden korkayım?

Bütün çamaşırı ben yıkıyorum,
İki durulayıp, bir sıkıyorum,
Perdeler kirli mi?, bir bakıyorum,
Halıyı da çırptım, neden korkayım?.
Anlaşılıyor ve görülüyor ki, Mansur Ekmekçi işin kolayını bulmuş. Evdeki işlerin tamamını yapıyor, bir de tekmil veriyor, arkasından “ben kadından korkmam” diye çaka satıyor, hava atıyor. Bu anlayış ve uygulama biçimi alkışlanmaz mı? Tebrik edilmez mi?.
Mansur Ekmekçi’nin pek çok şiiri var bana yenilerde gelen. Bu şiirler, övgü, güzelleme, mizah türlerinde, anlayışıyla kaleme alınmış. Mansur Ekmekçi anlatımı ve yorumuyla da olunca, daha bir anlam kazanmışlar, daha bir zenginlik içine girmişler. Bunlardan “Nasıl seveyim” başlıklı olanının girişi;
Kadın dediğin eş, nazik olmalı,
Kaba bir kadını nasıl seveyim?,
Eşin sofrasında azık olmalı,
Emeksiz kadını nasıl seveyim?.
Kara gözlüm, bir söyle üç dinle, Çözülmem imkânsız, Kadınım, Bir tanem, Kadın ile erkek düellosu, Gel hele güzel, Olsun, gibi başlıklarla anlatılan duygular, şiirleşen, mısralaşanlar Mansur Ekmekçi ustalığıyla daha farklı ve başarılı görünüyor, daha bir değer kazanıyor. Kadından korkmayan Kahramanlar kahramanı Mansur Ekmekçi’ye selâm, sevgi,  sağlık, mutluluk ve başarı dileklerimiz var efendim.
            ***
Aşık Dertli Kâzım - 
Son şiirleri- VI
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Adana ilimizin kültür elçisi, gururumuz Halk Şairi ve Araştırmacı Mansur Ekmekçi kargosu içinden çıkan, 500 sayfalık “Aşık Dertli Kâzım- Son Şiirleri- VI” adlı şiir kitabının sayfalarında gezmek istiyorum efendim:
Kitabın kapağında, Aşık Dertli Kazım’ın nur yüzlü bir fotoğrafı, bir de dörtlüğü var. Bu dörtlük:
Dertli Kâzım der ki, At’ım yok iken,
Şu dünya üstünde topum yok iken,
İçinde dikili çöpüm yok iken,
Neme gülem, ağlanacak halim var.
Kitabın ilk sayfalarında, Ömer Eru, Halise Tekbaş, imzalı sunuşlar var. Aşık’ın hayat kesitinden bilgiler aktarılıyor. Kitap içindeki şiirler, aşk ve sevgi şiirleri olarak karşımıza çıkmakta.
Aşık Dertli Kâzım, Almanya’da BMW otomobil Fabrikasında işçi olarak çalıştığı için, dünyaya bakışındaki netliklerle karşılaşıyoruz mısralarında. Kitabın ilk şiirlerinden beşi, Atatürk’e ait. Sesleniş anlamında şiirler bunlar. İlk şiir “Atatürk’ün izinde” başlığıyla karşımıza çıkıyor. Bu şiirin ilk dörtlüğü:
Size derim, size bütün kardaşlar,
Yürüyelim biz de Ata izinde,
Göğüsler ilerde dikilsin başlar,
Atatürk’ün yurdu kendi izinde.
Aşık Dertli Kazım, kitap içindeki onlarca şiiriyle, bir anlatım zenginliği, tutarlılığı ortaya koymuş. Dili yumuşak, anlatımı tutarlı ve ileriye bakan bir anlayış taşıyor. Kimseyle kavgası yok. Herkesle barışıklığı var. Şiirlerinin mısraları arasındaki gezintinizde bu gerçeklerle yüz yüze geliyorsunuz, anlıyorsunuz, seviniyorsunuz.
Tabiat sevgisi, ağaç ve orman sevgisi dorukta olan Aşık Dertli Kâzım, kitabının 264 ncü sayfasındaki “Kesme ne olur” başlıklı, adlı şiirin girişinde şöyle sesleniyor, şöyle yalvarıyor:
-Benim bir sözüm var insanoğluna,
Yeşil bir ağaca kıyma ne olur!..
Bir ağacı kesme, bin fidanı dik,
Yeşil bir ormanı, kesme ne olur!..
Aşık Dertli Kâzım, adlı şiir kitabının son sayfalarında, Dertli Kazım ve eserleriyle ilgili yazılanlar, gazeteler, imzalar itibariyle verilirken, ozanın aldığı ödüller, katılım ve teşekkür belgeleri görüntüleriyle sayfalara aktarılmış.
Aşık Dertli Kâzım’la iletişim: Gölovası köyü, Yumurtalık- Adana, 0322- 675 20 18, 0543-744 37 23. Tebriklerimi, sevgi ve saygılarımı sunuyorum efendim.
            ***
 Siirtli Eğitimci, şair, yazar
Mithat Erden’in kaleminden
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Mithat Erden, eğitim dünyamızın önde gelen isim ve imzalarından.Yazdıkları var, şiirle anlatılanlar, yazdıkları var araştırmalar sonucu dile getirilenler, kitapları var çeviriler sonucu ortaya konulanlar.
Mithat hoca Siirt doğumlu. Sirt Siirt’te ve benim doğum yerim olan Ece köyünün bağlı olduğu Tefenni’de Ortaokul Müdürlükleri, yöneticilikleri, öğretmenlikleri var. Bir efsane isim o.
Hatta 1979 yılında CHP’den Senatör Aday adayı olmuş. O günlerde kendisiyle yapılan bir röportajda ilginç ve önemli görüşler ortaya koymuş. Bunlardan; 1- Öğretmen olmasaydım, hiçbir şey olamazdım. Her şeyimi şerefli mesleğime ve meslektaşlarıma borçluyum. 2- Fakirlik, zenginlik ceple değil, kalp ile ilgilidir, olanları ilginç.
Sakarya’ya düşen gül: İmza yok. Veya ben göremedim. Bir şiir kitabı adı. Mithat Erden hocanın olsa gerek. Bu kitabın ilk şiiri, dörtlüğü:
“Beyaz nilüferler açar Sakarya üstünde/ Kimi ince, kimi ürkek, kimi narin/ Ve bir aşk Rüzgârıyla titrer içleri/ Belki onlar senin ayak izlerin” deniyor.
“Güneydoğulu bir öğretmenin anıları” adlı kitabı ve ötekilerle dikkat çeken Mithat Erden hocanın şiirleri de var, “Ballar yurdu, Sallar yurdu Siirt’im” adıyla bir araya getirilmiş. Siirt diye bucak bucak gezilişinin, gezdiğinin genel görüntüsü var bu sayfalardan birinde. Bu şiirden bir dörtlük:
Yollar Siirt Siirt diye çağırır,
Dallar Siirt Siirt diye bağrışır,
Etrafımda her şey Siirtten bir şey taşır,
Siirt diye bucak bucak gezerim.
Bu şiirlerin yazılış yılları, 1940’lı yıllardan ses getirenler olarak görülüyor. Mithat Erden hocanın “Ben huyum” adlı, başlıklı şiiri ise dillerden dillere, ellerden ellere dolaşıyor. Bu şiirde, birleştiricilik var. Türkiye Cumhuriyeti toprakları üzerinde yaşayanların kardeş olduğu, yıllardır, asırlardır bir arada, birlikte yaşamalarının getirdiği genel fotoğrafın görüntüleri, kareleri ortaya konuluyor, görmeyenlerin, duymayanların gözleri önüne seriliyor, konuluyor. Bu şiirin girişi:
- “Ben bir Türk’üm, ben bir Kürt’üm, ben Çerkez’im, ben Laz’ım/ Onbeş dilden çalar söyler ince telli bir sazım” şeklinde karşımıza çıkıyor. Var mı bu görüşlerin karşısına çıkıp, itiraz edecek?.
- Mithat Erden hocanın, İsa Kayacan olarak bendenize ithaf ettiği, “Akkoyunlular- Karakoyunlular” adlı araştırması, incelemesi var dosya halinde bana ulaşan. Kiril harflerinden Azerice’den aktarmış hoca. Bu çalışmada, araştırmada: Akkoyunlu Devleti, Akkoyunlu ve Tumurlular, Akkoyunlu Devletinin iç ve dış politikası, Azerbaycan’ın dış ilişkileri, Akkoyunlu Türkiye İlişkileri, Akkoyunlu Devletinin yıkılması, Azerbaycan- Rusya İlişkileri, Devlet Teşkilatı- İnzibatı ve Askeri İdareler, Toprak Sahipliği, vergiler ve mükellefiyetler, kentli ayaklanmaları anlatılıyor. Ayrıca Karakoyunlular’da bu düzenlemeyle anlatılmış. Tebriklerimi, sevgi ve saygılarımı sunuyorum hocaların hocası hocam.
Mithat Erden: 04 Nisan 1921 tarihinde Siirt’te doğdu. AÜNV. Gazi Terbiye Enstitüsü Edebiyat Bölümü Mezunu olan Mithat Erden, MEB tarafından İsviçre’ye gönderildi. Değişik Ortaokullarda kurucu Müdürlük, THY’da personel Dairesi Başkanlığı yaptı. Değişik kuruluşlarda başarılı hizmetlere imza attı.
             ***
  Sivas’ın Folklor Delisi:
Müjgân Üçer’e Armağan
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Folklor uzmanı araştırmacı, yazar ve şair değerli dostum Prof. Dr. Hayrettin İvgin aracılığıyla bana gelen kitaplardan Sivas çıkışlı olanı: Müjgân Üçer’e Armağan.
Büyük boy, Tekin Şener ve Mehmet Ali Erdoğan’ın hazırladığı 534 sayfalık kitabın armağan edildiği isim ve imza Müjgân Üçer, yıllardır, takdirle izlediğim, araştırmalarından yararlandığım bir kalem erbabı, ustasıdır.
Başlığımızdaki ilk üç kelimesinin kullanılması kararını Hayrettin İvgin dostumla birlikte verdik. Müjgan Üçer hanımefendi için, “Sivas’ın folklor delisi” denilmesinin yanlış olmayacağı noktasından hareket ettik efendim.
Armağan kitap, merkezi İstanbul’da bulunan “Kitapevi” yayınları arasında günyüzü görmüş.
Bir sunuş var. “Müjgan Üçer yetmiş yaşında. Dostları talebeleri, yakınları olarak ona verebileceğimiz en kıymetli 70.yaş hediyesinin, bir kitap olacağını düşündük” diye başlanılan.
Kitap iki bölümden oluşmuş, böyle bir düzenlemeyle sunulmuş. Birinci bölüm; O’na dair, 2.bölüm: Armağanlar, Müjgan hanım ve eserleriyle ilgili yazılanlara yer verilmiştir.
Müjgan ve Doğan Üçer çiftinin 1966 yılında çekilen birlikteliklerinin fotoğraf  görüntüsü.
Sonra, Tekin Şener imzalı “Kendi semasına sığmayan insan: Müjgan Üçer” başlıklı uzunca bir araştırma, inceleme, değerlendirme. Şimdi, kitap içerisinde yer alanlardan imza sahiplerinden bazı cümleler seçerek devam edelim istiyorum efendim:
1.Hatırlamaya ve hatırlatmaya yazgılı olanlar arasında, sesi en gür çıkanlardan biri Müjgan Üçer’dir. (Tekin Şener)
2.Benim takdir ettiğim yönlerden biri de, hiçbir zaman bilimsel bir kıskançlık içine girmemesi ve bu yolda çalışanlara yardımcı olmasıdır (Haluk Çağdaş)
3.Sivas odaklı halkbilime önemli kaynak ve malzeme niteliğindeki çalışmaları zengin ve çeşitliliğe, içeriğe sahip olan Müjgan Üçer, 27 Ekim 1940 tarihinde Sivas’ta doğdu (Doç. Dr. Nesrin Tağızade Karaca)
4.İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nde okurken, hocası Süheyl Ünver’in teşvikiyle tıp tarihi ve folklor araştırmalarına yönelen Müjgan hanım, memleketi Sivas’ta hem uzun yıllar eczacılık yapmış, hem de sevdalısı olduğu bu güzel şehrin atasözlerini, bilmecelerini, adetlerini, yemek ve sağlık kültürünü, yaşama alışkanlıklarını, isim verme geleneğini, hâsılı, folklor deyince akla ne geliyorsa hepsini büyük bir sabır ve titizlikle araştırmıştır.
Kitabın içine, Müjgan hanımla ilgili ne kadar fotoğraf varsa, araştırmalara konu olan ne kadar görüntü varsa, bir düzen içinde yerleştirilmiş, sayfalar, zenginleştirilmiştir. Folklor araştırmalarımızın kilometre taşı Müjgan Üçer’i kutluyorum.
            ***
İSA KAYACAN’DAN BİR KİTAP DAHA:
BURDUR’DAN KÜLTÜR YAĞMURU
                          Abdülkadir GÜLER
Burdur deyince araştırmacı gazeteci yazar İsa Kayacan aklıma geliyor. Memleketine, tarihi ve yurduna âşık böyle bir adam az bulunur bu yalan dünyada. İsa Kayacan Burdur’un Tefenni İlçesinin ECE köyünde dünyaya gözlerini açmıştır.( 20 Eylül 1943). Ben bu yazım da İsa Kayacan’ın özgeçmişinden söz etmeyeceğim. Anadolu basınında birazcık haberi olan İsa Kayacan’ı yakından tanımış olacaklardır. İsa Kayacan başlı başına bir kültür deryasıdır.
Yaklaşık yarım asırdan fazla Türk kültürüne, Türk edebiyatına, sanat ve edebiyatına Türk şiirine hizmet veriyor.  Bundan dolayı Anadolu’nun her il ve ilçesinde yerel ve ulusal basında İsa Kayacan’ın adı geçiyor. Türkiye’nin 81 ili ve 892 ilçesinde yerel gazetelerinde İsa Kayacan’ın hemen hemen her gün yayımlanan makaleleri, denemeleri,  eleştirileri ve kitap tanıtmaları vardır. Son zamanlarda Somali’ye yardım konusunda yerel ulusal basınımızda birçok haber ve yazı yer aldı. Ama İsa Kayacan yaklaşık bundan -26 yıl önce ( 28 Kasım 1985 – 25 Aralık 1985 ) tarihlerinde Somali’ye bir gazeteci olarak gitmiş ve orada yaptığı inceleme ve araştırmalarıyla dikkatleri çekmiş, bunları da bir kitap halinde yayınlatmıştı.
            İsa Kayacan dünden bugüne yaklaşık 130 kitap yayınlamış Türk edebiyat dünyasına kazandırmıştır ve adı caddelere, sokaklara verilmişti. Hakkında Üniversitelerimizde tezler hazırlanmıştır. Aynı zamanda Anadolu Basınının fahri hemşerisi olarak kabul edilmiştir. Yine bu yazılarından dolayı Azerbaycan Bakü Üniversitesinde doktorluk ve Fahri Profesörlük unvanlarını hakkıyla almaya hak kazanmıştır. Tek kelimeyle İsa Kayacan heykeli dikilecek adamdır. Anadolu’nun her kitaplığında armağan ettiği kitapları vardır. Yine bütün kitaplarını kendi köylü olan Ece köyüne armağan etmiş ve adı buradaki kütüphane taçlandırmıştır.
Bu girişten sonra İsa Kayacan’ın son yayımladığı BURDUR’DAN KÜLTÜR YAĞMURU” adını taşıyan kitabına bir bakalım.  Bu kitap Burdur Belediyesi Kültür Yayınları arasında ( No: 12 )   basılıp yayınlanmıştır. Nisan 2011. Tertemiz bir baskısı vardır. Kitap 432 sayfadan ibarettir. Bu kitap İsa Kayacan’ın 129. kitabıdır. 129 kitap dille yazmak çok kolaydır. Bir insanın ömrü böylesine devasa kitaplara yetiyor mu?  Biraz durmak ve düşünmek lazımdır. İsa Kayacan yaklaşık ömrünün iki katından fazla kitap kaleme almıştır. Bu bir rekordur. Alkışlanmalıdır. Zaten İsa Kayacan Anadolu basınında yazılarıyla ünlü bir rekora da koşuyor. İnanıyorum GUINNESS Rekorlar kitabında da yer alacaktır. Kitabın önsözünü Burdur’un değerli sanatsever ve kültür adamı Belediye Başkanı Sebahattin AKKAYA tarafından kaleme alınmıştır. 
            Sayın AKKAYA, kısa ve özlü olarak Önsözde şunları yazıyor:  Belediyemizin Kültür Yayınları arasında, Eylül 2005’de Dr. İsa Kayacan’ın imzasıyla yayınladığımız “Şiirlerle Burdur” kitabı büyük ilgi gördü. Burdur’umuzun tanıtımında önemli katkılarda bulundu.
            Önceki Burdur çıkışlı kitap ve yazılarına ilaveten, son araştırıp hazırladığı ilimiz Ticaret ve Sanay0i Odası’nca yayınlanan “BURDUR DESTANI” Bensiz Olmaz “ kitabıyla doruğa ulaşan Burdur sevgisinin gerçek sahibi İsa Kayacan’la her Burdurlu gurur duymakta, onu alkışlamaktadır.   Şiirlerle Burdur kitabından sonra bu kez “ Burdur’dan Kültür Yağmuru”nda Burdur ve Burdurlu içindeki satırlarla bir anıtım görevi yapacağı inancımı belirterek yeni yayınlarda buluşmak ümidiyle Sayın İsa Kayacan’ı kutluyor, sevgi ve saygıyla selamlıyorum” diyor.
Belediyelerin görevleri,  sadece kentin temizliği, elektrik, kanal, yol ve su ihtiyaçlarını gidermek değildir,. Sanatımıza ve kültürümüze hizmet eden gönül rahatlığı içinde o memleketin sanatını ve kültürüne hizmet edenleri bulup takdir eden ve onların yapıtlarını günışığına çıkaran sanatsever Belediye Başkanlarımız da vardır. İşte bunlardan bir de Burdur Belediye Başkanı Sayın Sebahattin Akkaya’dır. Ben de buradan bu yapıcı güzel ve kalıcı hizmetlerinden dolayı kutluyor ve selam ve saygılarımı gönderiyorum.
            Bu kitap 16 bölüm halinde yayımlanmıştır. Yer aldığı bazı konu başlıklarını sunuyorum: Şiirlerle  Burdur ( 2 ) Osman Akkoç’un Burdur Şiirleri, Burdur tarihinin içinden, 1850 – 1953 yılları arasında Burdur’u idare edenler, 1854’de kaza olan Burdur en eski ilçesi Tefenni ilçesi,1955 Burdur’lu, Büyük Millet Meclisinde Burdurlu Milletvekilleri, Burdur Valileri, Merkez Belediye Başkanları, Burdur’da Üniversite sevinci, Teke Yöresi folkloru ve araştırmaları, Teke Yöresinin başkenti Burdur ve Türküleri, Kültürümüzün içinde Burdur’da doğup ve hizmet edenler, Burdur Fıkraları ve Efsaneleri İsa Kayacan’ın Burdur’la ilgi kitap ve yazıları. Hakkında yazılmış bilgiler makaleler ve denemeler, şiirler yer alıyor.
Kitapta  şiir ve yazılarıyla katkıda bulunanlardan bazıları: Prof. Dr. İsa Kayacan, Vedat Fidanboy, İbrahim Zeki Burdurlu, Abdullah Satoğlu, Ünal Şöhret Dirlik, Mustafa Ceylan, Abdülkadir Güler, Rıza Erdem, M. Rasih Özbek,Şükrü Öksüz,Ahmet Sargın, Muammer Susuzlu, Dr. İrfan Akay, H. Mehmet Atasever, Abdurrahman Ekinci, Hasan Türkel, Ozan Kara, Seza Tutku Azaklı, Dündar Ersan,  Salih Urhan, Mehmet Gökdoğan, Nazmi Öner, Mustafa Arslan, Melahat Ecevit, Çetin Bozcu, Sebahat Gümüş, Zafer Azaklı, Hamit Çine, Mehmet Nacar,  Hüseyin Kayacan,  Birdal Can Tüfekçi, Durmuş Öcal, Rafet Şimşek, Cahit Yargıcı, Sadık Dağdeviren, Özen Gülay Atacan, Fuat Gürsoy, Mansur Ekmekçi, İsmail Hakkı Yılanlıoğlu, Mithat Makal, Can Direkçi, İbrahim Özçimen ve Ekrem Kabay gibi yazar ve şairlerin şiirleriyle donatılmıştır. Kitapta yer alanların hepsini almadığım için beni hoş görmelerini dilerim.
            Bu devasa eserin arka kapağında valilerden İsa Kayacan’a tebrikler vardır.
Bunlardan bir iki örnek sunmak istiyorum. Can Direkçi: Sayın Dr. İsa Kayacan, Burdur’umuzun yetiştirmiş olduğu ender şahsiyetlerden biridir. Kendisiyle Burdur’da görev yapan Burdur Valisi olarak gurur duyuyoruz. Bugüne kadar Türk edebiyatına, Türk kültür hayatına, Türk basınına yapmış olduğu katkıları yanı sıra Burdur dışında geçirdiği zamanlarda bile Burdur’un iyiliği ve güzelliği için bu güne kadar 50 yıla yakın süre basın ve yayın kavgası vermiştir.  (Burdur Valisi, 01.11.2008)
Bunlardan başka yine eski Burdur Valilerinden İbrahim Özçimen, Burdur TBMM üyelerinden Sayın Ekrem Kabay Beylerin de İsa Kayacan hakkındaki takdire değer tebrik ve görüşleri vardır.
            Sonuç olarak, gazeteci, yazar ve aynı zamanda şair olan Prof. Dr. İsa Kayacan derli, toplu bir eserle tekrar Burdur’un adını bayraklaştırıyor.  Burdur ili ve yöresi, civanmert insanların yaşadığı, efelerin,  zeybeklerin harman olduğu, Yöre sanatçılarının türkülerini coşkuyla okuduğu, boyu küçük ama sesi büyük sipsinin ana yurdu, kütüphaneler şehri Teke yöresinin kültür başkenti olan bu güzelim şehrin insanlarının geleneklerini ve destanlaşan öykülerini bize yıllar boyu hiç usanmadan ve yorulmadan anlatan, yazan, sevgili İsa Kayacan’a selamlar olsun.
Sevgili İsa Kayacan, Burdur’a olan sevdasını tekrar ediyor. “Herkes beni Ankaralarda sanır / Burdur’da bir dam çökse içim parçalanır” diyor. Biz de bu tertemiz eserinden dolayı Burdur Belediye Başkanı Sayın Sebahattin Akkaya’ya, sanatımıza, kültürümüze ve Türk Edebiyatına haklı olarak değer veren, sahip çıkan, sevgili kadim dostum Prof. Dr. İsa Kayacan’a tekrar tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyor ve sağlıkla uzun ömürler diliyorum. Burdur’u yakından tanıma bağlamında bu değerli kitabı özellikle öğretmen ve öğrencilerimize  tavsiye ediyorum….