KONUK YAZAR
BURDUR
HATIRASI
Ünal Şöhret Dirlik
İspirli
şair Nurettin Aktaş, FETAV’daki Cuma toplantısında; “Yarın seni Burdur’a
götüreceğiz” dedi. Üçüncü arkadaşımız da on yıl kadar önce Fethiye’ye yerleşmiş
bir İstanbullu arkadaş. Adı da; Salih Kuşkan. Hani Hanımın Çiftliği’nde
başarılı bir oyun sergileyen “Orhan”’ın akrabası. Fikret Kuşkan’ın daha
doğrusu.
Ertesi
sabah Ölüdeniz Kavşağındaki petrol istasyonunda buluştuk. Arabayı Salih
kullanıyordu. İstanbul’da uzun yıllar denizyollarında memur olarak çalışan ve
şimdi bir durakta taksicilik yapan Nurettin’in izin günüymüş. Ama daha kullanışlı olan Salih Kuşkan’ın
arabasını uygun görmüşler. Ver Elini Burdur” dedik düştük yola.
Fethiye,
Söğüt, Çavdır, Tefenni üzerinden gidiyoruz. Salih çok güzel araba kullanıyor. Hava
sıcak olduğu için uygun bulduğumuz yerde çay molası vermeyi düşündük. Ama bizim
ilk durağımız Seki Kavşağını geçtikten sonra Kınık köyü Zorban mevkiindeki
soğuk suyun başında alıyoruz soluğu.
Çevresi
sekiz yüz kırk cm. olan çınar ağacının dibinde kaynayan buz gibi sudan kana
kana içiyoruz. Bu içme suyu Likyalıların ünlü Termessos Minör şehrinin su
gereksinimini karşılayan derinlerden ve uzak tepelerden getirilen, adeta gizli
bir su. Gelen geçene sorar Fethiyeliler:“Yaylaya gittin mi?” Zorban’dan su
içtin mi=” diye. Eğer içmemişlerse ve yerini bilmiyorlarsa, yaylaya gitmemiş
sayarlar adamı.
Tefenni
ikinci durağımız. Bir bahçede çay molası verdik.” Hemen üç km. yukarıda “Ece
köyü var, Ece köyünde de İsa Kayacan kitaplığı”..dedim. Zaman bulursak
dönüşte., uğramayı planladık. Ama dönüşte; Burdur’dan geç çıkınca Ece köyünü
unuttuk gitti.
Burdur
yolu geçen yıllara göre hayli bakımlı. Ben Günaydın’a foto muhabirliği
yaparken; Burdur’dan bir otobüs dolusu Fethiye-Burdur sevdalısı gelmişti.
Otobüsün önünde bez bir pankartta: “Fethiye Burdur yolu asfaltlansın”
yazıyordu. Sonraki yıllarda yol düzeltildi, genişletildi, asfaltlandı. Denize
kısa yoldan ulaşım sağlandı.
Burdur
komşu kapısı kadar yakın oldu. İn Suyu Etkinliklerine, İsa Kayacan’ın ellinci
yıl kutlamasına gittim. Burdur’da dostlarımız oldu. İsa Kayacan’ı daha çok
tanıma fırsatı buldum. Onun adına açılışı yapılan kitaplık için Tefenni’nin Ece
köyüne; şair Cahit Yargıcı, Şair Birdal Can Tüfekçi, şair Recai Şahin ile
birlikte gittik, güzel bir açılışa tanıklık ettik. Yedi bini aşan kitap sayısı,
on bini geçmiştir sanırım.
Burdur’a
girerken sol tarafımızda uzanan göl karşıladı bizi. Eğer kirlilik önlenebilirse
Burdur Gölü bir ziynettir Burdur için.
Yol
kenarındaki satıcıları görüyoruz. Bunlardan dönüşte bir şeyler alırız diye
düşündük. Şehrin girişinden sonra bir kahvede çaylarımızı içerken Salih Kuşkan
köftecileri ve ceviz ezmelerini anlattı. İn Suyu etkinliklerinden dönerken
Fatma Uçarlar arkamızdan taksi ile Birdal Can’a ve bana birer paket ceviz
ezmesi yetiştirmişti. Karar verildi iyi bir köfteciye ve ardından da Ceviz
ezmesi yapan firmanın kapısına dayanacaktık. Öyle de yaptık.
Köfteciden
çıkınca Salih Kuşkan’ın araştırmacılığıyla ceviz ezmesi imalatçılarına gittik.
Çok iyi larşıladılar bizi. Birer parça örneklerden tattırdılar, siparişlerimizi
verdik. Bu arada Türkiye’nin her yanına kargo ile ödemeli gönderdiklerini
anlattılar.
Ezmeyi
nasıl yaptıklarını da anlattırdık. Ezmecilerin mağazasından İsa Kayacan’ı
aradım. Hani Burdur-Fethiye yolunun Göle bakan kesimine eli kalemli bir
heykelinin dikilmesini istediğimiz, Burdur sevdalısı İsa Kayacan’ı. Burdur’dan
selamlar gönderdik.
Sağlığı
iyi imiş. Allah ömrünü uzun etsin.
Burdur’un
pazarına iki gün var daha dediler. Gene de yolun göl kıyısındaki kısmındaki
satıcılardan bir şeyler alırız diyerek yolu önümüze aldık, hedef Fethiye dedik.
Göl
kıyısındaki satıcılardan ceviz aldık, üzüm aldık. Üzümlerin albenisi çok hoşuma
gitti. Sarı ve siyah renklilerden yeteri kadar aldım. Arkadaşlar da hem ceviz,
hem üzüm aldılar. Diğerlerini incelediler. Ben adama: “Bu üzümler hoşuma gitti.
Denizden 500 m. Yüksekte bir yayla evim var, bahçesine diksem ne güzel olurdu”
dedim. Adam üzümleri tartan eşine köklü iki üzüm fidanı getir” dedi.
Kadın
tezgâhın arkasından iki torba aldı getirdi. Çok teşekkür ettim. Cevizlerimizi,
üzümlerimizi, ceviz ezmelerimizi bagaja yerleştirdik. Dönüş başladı. Tefenni de
çay, Zorban’da çelik gibi su içtik. Derelerden sel gibi, tepelerden yel gibi
akşam karanlığı çökmeden evlerimizdeydik.
Ertesi
gün Üzümlü’ye gittik çocuklarla. Burdur’dan aldığım torbalardaki köklü bağları
da götürdüm. O gün ilk işim evin ön
kısmına bağları dikmek oldu. Geçen yıl iki metre kadar uzadılar. Bu yıl
üzerlerinde birer salkım belirdi. Merakla renklenmesini bekledim. Nihayet
renkleri belli oldu, ikisi de beyaz üzüm çıktı.
“Mutlaka
yanıldı bizim satıcılarımız. Öyle olmasa neden ikisini de ayni renkten
versinler” diye düşünüyorum. Kargı’daki Yörük Müzesi sahibi Enver Yalçın:
“Burdur Pazarına gidelim sonbaharda” diyor. Benim üzümcüyü bulabilir miyim
bilmem?
Burdur’a,
Burdur’daki tanıdıklara, Birdal Can Tüfekçi’nin Fethiye’den evlenmiş kayın
biraderine, şimdi Isparta’da görevli Fatma Uçarlar’a ve Ankara’da Burdur
sevdası çeken İsa Kayacan’a Fethiye’den selamlar.