29 Ağustos 2014 Cuma

KONUK YAZAR: "BURDUR HATIRASI", Ünal Şöhret Dirlik

KONUK YAZAR
BURDUR HATIRASI
                                                                                            Ünal Şöhret Dirlik
İspirli şair Nurettin Aktaş, FETAV’daki Cuma toplantısında; “Yarın seni Burdur’a götüreceğiz” dedi. Üçüncü arkadaşımız da on yıl kadar önce Fethiye’ye yerleşmiş bir İstanbullu arkadaş. Adı da; Salih Kuşkan. Hani Hanımın Çiftliği’nde başarılı bir oyun sergileyen “Orhan”’ın akrabası. Fikret Kuşkan’ın daha doğrusu.
Ertesi sabah Ölüdeniz Kavşağındaki petrol istasyonunda buluştuk. Arabayı Salih kullanıyordu. İstanbul’da uzun yıllar denizyollarında memur olarak çalışan ve şimdi bir durakta taksicilik yapan Nurettin’in izin günüymüş.  Ama daha kullanışlı olan Salih Kuşkan’ın arabasını uygun görmüşler. Ver Elini Burdur” dedik düştük yola.
Fethiye, Söğüt, Çavdır, Tefenni üzerinden gidiyoruz. Salih çok güzel araba kullanıyor. Hava sıcak olduğu için uygun bulduğumuz yerde çay molası vermeyi düşündük. Ama bizim ilk durağımız Seki Kavşağını geçtikten sonra Kınık köyü Zorban mevkiindeki soğuk suyun başında alıyoruz soluğu.
Çevresi sekiz yüz kırk cm. olan çınar ağacının dibinde kaynayan buz gibi sudan kana kana içiyoruz. Bu içme suyu Likyalıların ünlü Termessos Minör şehrinin su gereksinimini karşılayan derinlerden ve uzak tepelerden getirilen, adeta gizli bir su. Gelen geçene sorar Fethiyeliler:“Yaylaya gittin mi?” Zorban’dan su içtin mi=” diye. Eğer içmemişlerse ve yerini bilmiyorlarsa, yaylaya gitmemiş sayarlar adamı.
Tefenni ikinci durağımız. Bir bahçede çay molası verdik.” Hemen üç km. yukarıda “Ece köyü var, Ece köyünde de İsa Kayacan kitaplığı”..dedim. Zaman bulursak dönüşte., uğramayı planladık. Ama dönüşte; Burdur’dan geç çıkınca Ece köyünü unuttuk gitti.
Burdur yolu geçen yıllara göre hayli bakımlı. Ben Günaydın’a foto muhabirliği yaparken; Burdur’dan bir otobüs dolusu Fethiye-Burdur sevdalısı gelmişti. Otobüsün önünde bez bir pankartta: “Fethiye Burdur yolu asfaltlansın” yazıyordu. Sonraki yıllarda yol düzeltildi, genişletildi, asfaltlandı. Denize kısa yoldan ulaşım sağlandı.
Burdur komşu kapısı kadar yakın oldu. İn Suyu Etkinliklerine, İsa Kayacan’ın ellinci yıl kutlamasına gittim. Burdur’da dostlarımız oldu. İsa Kayacan’ı daha çok tanıma fırsatı buldum. Onun adına açılışı yapılan kitaplık için Tefenni’nin Ece köyüne; şair Cahit Yargıcı, Şair Birdal Can Tüfekçi, şair Recai Şahin ile birlikte gittik, güzel bir açılışa tanıklık ettik. Yedi bini aşan kitap sayısı, on bini geçmiştir sanırım.
Burdur’a girerken sol tarafımızda uzanan göl karşıladı bizi. Eğer kirlilik önlenebilirse Burdur Gölü bir ziynettir Burdur için.
Yol kenarındaki satıcıları görüyoruz. Bunlardan dönüşte bir şeyler alırız diye düşündük. Şehrin girişinden sonra bir kahvede çaylarımızı içerken Salih Kuşkan köftecileri ve ceviz ezmelerini anlattı. İn Suyu etkinliklerinden dönerken Fatma Uçarlar arkamızdan taksi ile Birdal Can’a ve bana birer paket ceviz ezmesi yetiştirmişti. Karar verildi iyi bir köfteciye ve ardından da Ceviz ezmesi yapan firmanın kapısına dayanacaktık. Öyle de yaptık.
Köfteciden çıkınca Salih Kuşkan’ın araştırmacılığıyla ceviz ezmesi imalatçılarına gittik. Çok iyi larşıladılar bizi. Birer parça örneklerden tattırdılar, siparişlerimizi verdik. Bu arada Türkiye’nin her yanına kargo ile ödemeli gönderdiklerini anlattılar.
Ezmeyi nasıl yaptıklarını da anlattırdık. Ezmecilerin mağazasından İsa Kayacan’ı aradım. Hani Burdur-Fethiye yolunun Göle bakan kesimine eli kalemli bir heykelinin dikilmesini istediğimiz, Burdur sevdalısı İsa Kayacan’ı. Burdur’dan selamlar gönderdik.
Sağlığı iyi imiş. Allah ömrünü uzun etsin.
Burdur’un pazarına iki gün var daha dediler. Gene de yolun göl kıyısındaki kısmındaki satıcılardan bir şeyler alırız diyerek yolu önümüze aldık, hedef Fethiye dedik.
Göl kıyısındaki satıcılardan ceviz aldık, üzüm aldık. Üzümlerin albenisi çok hoşuma gitti. Sarı ve siyah renklilerden yeteri kadar aldım. Arkadaşlar da hem ceviz, hem üzüm aldılar. Diğerlerini incelediler. Ben adama: “Bu üzümler hoşuma gitti. Denizden 500 m. Yüksekte bir yayla evim var, bahçesine diksem ne güzel olurdu” dedim. Adam üzümleri tartan eşine köklü iki üzüm fidanı getir” dedi.
Kadın tezgâhın arkasından iki torba aldı getirdi. Çok teşekkür ettim. Cevizlerimizi, üzümlerimizi, ceviz ezmelerimizi bagaja yerleştirdik. Dönüş başladı. Tefenni de çay, Zorban’da çelik gibi su içtik. Derelerden sel gibi, tepelerden yel gibi akşam karanlığı çökmeden evlerimizdeydik.
Ertesi gün Üzümlü’ye gittik çocuklarla. Burdur’dan aldığım torbalardaki köklü bağları da götürdüm. O gün ilk işim  evin ön kısmına bağları dikmek oldu. Geçen yıl iki metre kadar uzadılar. Bu yıl üzerlerinde birer salkım belirdi. Merakla renklenmesini bekledim. Nihayet renkleri belli oldu, ikisi de beyaz üzüm çıktı.
“Mutlaka yanıldı bizim satıcılarımız. Öyle olmasa neden ikisini de ayni renkten versinler” diye düşünüyorum. Kargı’daki Yörük Müzesi sahibi Enver Yalçın: “Burdur Pazarına gidelim sonbaharda” diyor. Benim üzümcüyü bulabilir miyim bilmem?
Burdur’a, Burdur’daki tanıdıklara, Birdal Can Tüfekçi’nin Fethiye’den evlenmiş kayın biraderine, şimdi Isparta’da görevli Fatma Uçarlar’a ve Ankara’da Burdur sevdası çeken İsa Kayacan’a Fethiye’den selamlar.