20 Mart 2012 Salı

KONUK YAZAR; TAMİLLA ABBASHANLI - ALİYEVA

 Türk dünyasının Bahar Bayramı- Sultan Nevruz
 Doç.Dr.Tamilla Abbashanlı-ALİYEVA
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi,
Karşılaştırmalı edebiyat Bölümü, Öğretim Üyesi
    “ Elimize, obamıza yaz geldi. Uzaklarda bir katar turna göründü, yakınlarda bir topa sıgırçın. Göklerin sevdalanan, yerin kubarlanan çağında leylek geldi, bülbül geldi. Çovgunlu havalar onları didergin saldı, Vatandan uzak düştüler, uçup-uçup uzak ülkelere geddiler., hararet aradılar. “Vatan” deyende dudakları çatladı, bu ağrıya-acıya sabır edemediler, havalanıp Vatana sarı uçtular.
      Yaz geldi elimize-obamıza. Bulaklardan süt aktı, yürekler oyun-oyun oynadı. Gömgök halıya bürünmüş yer-yurt dil açıb konuşmak ister. Yollara düzülen kızlar ellerinde göyce-göyce semeni götürür, yeri-yurdu yeşile bürümek isterler:
      Semeni al beni
      Her yazda yada sal beni.

     Semeni, sakla beni,
     Yılda göyerde rem seni.
  
             Nevruzun gelişi bundan güzel nasıl ifade etmek olar?! Azerbaycan’ın ünlü folklorcusu Prof.Dr.K.V.Nerimanoğlu  “Elimizden, obamızdan” adlı kitabında Sultan Nevruzun dünyamıza gelişini böyle gösterir.
      Nevruzun M.Ö.Y111 yy.”dan günümüze kadar çetin kış şartlarının sona erip tabiatın uyandığı, kar, buz ve donların eriyip aktığı, nehirlerin coşup taştığı, ağaçların yeşerdiği, gece ile gündüzün eşit olduğu ve insanların kalbinde güzel duyguların canlandığı baharın müjdecisi olan 21 Mart gününde Doğudan Batıya, Güneyden Kuzeye bütün Türk Dünyası tarafından büyük bir coşkuyla kutlanmaktadır. Azerbaycan’da basılan Ansiklopedide Nevruz hakkında böyle yazılır: “Nevruz Eski Doğu ananelerinin devamıdır”. Çok güm an ki, İkiçay arasında da Baharın gelişi ile bağlı törenler geçirilirdi. Buna örnek olarak Dimuzi ile bağlı törenleri göstermek olar. Efsaneden belli olur ki, Dimuzi öldürüldükten sonra onun ablası Dimuzinin 12 ay yerin altında kalmasına razı olmuyor. Dimuzi 6 ay yerin altında, 6 ay yerin üstünde olur. O martın 21 de yer yüzüne kalkıyor, bu da Martın 21-ne denk geliyor. O günü insanlar Yeni Gün deye Bayram ediyorlar. Çünkü Dimuzinin gelişi ile  Doğa uyanır, insanlar tarlalara çıkıyor, buğday ekiyorlar.  Bazı kaynaklarda Nevruzun tarihi Hun”lara kadar gedip çıkıyor. Çin kaynaklarında okuyoruz ki, Hun”lar Milattan yüzlerce yıl önceleri 21 Mart günü hazır yemeklerle kıra çıkmışlar,  Bahar şenlikleri yapmışlar. Bu şenlikler bu gün Nevruzda keçi irilen Bahar şenliklerine çok benziyor. Nevruza Ergene kon Bayramı da derler. Bu da Yeni Gün –Nevruz anlamına geliyor. Göktürkler Tatarlarla savaşta yenildiler. Onlar bir dişi keyiğin ardınca geddiler. Dağları keçip düze geldiler. Bura güzel bir yer idi. Burada 400 sene kaldılar. Çoğaldılar, bura yerleşmediler.  Ama geçmeye yol bulamadılar. Bir kurdun ardınca deşikten çıktılar. Bu da eski takvimle Martın 9-u (Yeni takvimle Martın 21 idi) O güne Yeni Gün Nevruz dediler. Ellerine Kurt Başlı bayrak aldılar,  bayram ettiler. (Erken sarp, çıplak, yalçın; kon ise geçit demektir. Yalçın kayadan geçit).
    Azerbaycan’da Nevruz hakkında  denilen rivayetler  Zerdüştlükten önceki dönemlere rastlayır. Mes. Rivayetlerin birinde denilir ki, İran ve Turan evlatı, Keykavus oğlu Siyavuş Efrasiyabın ülkesine Hatıra olarak Buhara Hisarını yaptırır. Az geçmiyor ki, düşmenler onları bir-birine düşman ediyorlar. Efrasiyab Siyavuşu öldürerek Buhara Hisarından attırır. Zerdüştçüler Siyavuş’un cesedini Hisarın Doğu kapısında defin ediyorlar. Bu olaydan sonra halk Siyavuş için “Ateşperest ağıtı” adında pek çok mersiye yazmışlar. O mersiyelerde Siyavuş’un defin edildiği gün Nevruz adlandırılmış, her yıl Bayram gibi kutlanmıştır. Başka bir rivayet de eskilere dayanır. Oğuz oğlu kış yiyeceğini mağaraya toplar. Bir defa kış uzun sürer, yiyecek biter. Oğuz oğlu yemek aramak için dışarı çıkar, bir şey bulamaz, sakalı buz bağlar, geri döner. Karşısına bir kurt çıkar. Oğuz oğlundan ne aradığını sorar. O da durumu anlatır. Kurt der: -Bak karşıda bir koyun sürüsü,  bir kucak sümbül, bir cehre, bir el değirmeni bekliyor. Git al. Amma koyunlardan yiye bildiğin kadar kes ye, yününü eğir, elbise toku. Kalanlarını artır,  kuzuları el üstünde tut, büyüt. Sümbülün yarısını ye, yarısını yer sep, artır. Oğuz oğlu öyle de yapıyor. Ve Oğuz oğlu kurtla rastlaştığı gününü-Büyük Çillenin 30-u gününü Bayram deye kutlar. Buna Nevruz –yeni Gün derler.  Nevruzu “Avesta” ile de bağlıyorlar. Örneğin; Ata-baba ruhları  insanlara mutluluk getirdi iyine, bol mahsul getirdiğine göre insanlar onları her zaman yad etmiş,  yılın müeyyen gününde  (mart ayının 1 den 10 kimi eski takvimle)  ata-baba  ruhlarının hatırlanma günü geçirmişler.  Nevruzda ölenlerin ruhunu yad etmek ondan kalmış. Ve ya Nevruza mevsim Bayramı da diyorlar. Esas işi mal darlık ve ekincilik olan Türkler baharın gelmesini sabırsızlıkla gözlemişler. Onlar Doğanın oyanımsını,  İyi kuvvetlerin Kötü kuvvetler üzerinde galebesi gibi bakmışlar. Ona göre de bu olayı sevinçle kutlamışlar. Halk bu bayrama Nevruz – yani Yeni Gün ismini vermişler. Azerbaycan’ın ünlü bilim adamı  M. Arif yazıyor:  “Nevruz insanların hayata iyimser    bakmasının, Doğanın sevinmesinin bayramıdır.  Şimdiye kadar bu bayram öz küvetli etkisini saklamış sosyal hayatla baglı bir bayramdır”.
    X1 asrın en ünlü Arap tarihçisi Ebu Reyhan El Biruni   “Eski Halklardan kalmış yadigârlar”, “Kanuni Mesudi”, “Et Tefhim” adlı eserlerinde Nevruzdan konuşmuştur. El Biruninin eserinden konuşmadan önce deyek ki, eski insanlar Doğanın uyanmasını Tanrı kudretinde görürdüler. İnsanlar Baharın ilk gününe Nevruz –Yeni Gün dediler. El Biruni yazıyor: “Tanrı sükûnette olan göğün katlarını bu günde hareket ettirdi, yıldızlar hareket etti, güneş doğdu. Böylece, mevsimler, aylar, günler belli oldu. El Biruni Nevruzda yere su çilemek hakkında efsane konuşur: “Süleyman Peygamber yüzünü kayıp ediyor, hâkimiyet elinden çıkıyor. 40 günden sonra yüzüğünü bulup ona verirler. Hâkimiyet berpa olunur, hükümdarlar onun huzuruna gelirler. O zaman Farslar demişler:- Nevruz amed- Yeni Gün geldi. Süleyman Peygamber rüzgâra der: -Beni götür. Bu zaman kırlangıç Peygambere der:- Buradan geçme, içinde yumurta olan yuvam var. Süleyman P. Geçmez. Bu zaman kırlangıç ona bir çeğirtke budu verir, karşısına su çiler. O zamandan insanlar Nevruzda bir-birine hediye verir, yere su serperler.  Biruni yazar ki, Cemşid Nevruzda arklar çekdirer, bayram günü insanlar yıkanır, üstlerin su çilerler.  Biruni Nevruzun Hz. Muhammet Peygamber için de kutsal olduğunu böyle söyler: “Bir gün Nevruz Günü Peygambere içinde helva olan kâse verirler. Peygamber helvanı yiyor, kabı kırarak etrafında kılara paylar ve der: Keşke bizde her gün Nevruz olsaydı.  Abbasiler Halifesi El Memun Nevruz hakkında soranda  Ali İbn Musa Er Rid ona böyle cevap vermiştir: “O güne melekler de secde ediyorlar, çünkü  o günde doğmuşlar. Bu güne Peyğemberler de sitayiş ederler, çünkü o  gün güneş doğup. Hükümdarlar secde ediyorlar, çünkü zamanın ilk günüdür”. Dediğimiz efsanelerin çoğusu “Avesta”dan geliyor.
      Yine X1 asrın Fars asıllı ünlü bilim ve devlet adamı Selçuklu Döneminde Devlet işlerinde üst düzeyde olan Nizam-ül Mülk “Siyaset name “ adlı eserinde Nevruzdan söz eder, onun Yılbaşı olduğunu söyler. Ona göre Nevruz Türkler arasında çok yayğındır. X1 asrın diğer ünlü bilim adamı Mahmut Kaşğari  Divan-ı Lügat-t Türk”ünde Türklerde Yılbaşının Nevruz olduğunu söyler. Yazar burada “Beyrem” sözünden konuşur.  Bu söz bu gün işletdiyimiz Bayram sözünün aynısıdır, Türkçe bir kelime.  M.Kaşğari “Bayram Yeri” denilen bir ifade işledir. Her hangı bir çiçeklerle süslenip ışıklarla donatıldığı zaman buraya “Bayram yeri” de denilir. Bayram Halk arasında gülme, sevinç, neşe demektir. Burada 12 hayvanlık Türk Takviminden de danışmak lazımdır. Maalesef, Türklerin yarattığı bu takvim bu gün Çinlerin adına çıkılmaktadır. Takvimin başlangıcı 21 Martdır. Ömer Hayyamın başlangıcını yaptığı  bir çık bilim adamı  Melik Şahın talimatıyla  bir araya geldiler. Bugünkü Güneş Takvimine yakın bir takvim yaratdılar. Melik Şahın Celal-üd-Devle Ebu I-Feth Melik Şahın Celal-üd Devle lakapına bağlı olarak takvime  Meliki ve ya Takvimi-Melik Şah  da denildi.  Bu takvimin başlangıcı 21 Marttır. Nevruz sadece bu takvimle de kalmadı. Selçuklu Döneminde saraylarda Nevruz adlı bir Bayramın kutlandığı bilinse de bu hakda kaynaklarda bilgi yoktur.  Bu bayram Selçuklara Hunlardan ve Uygurlardan gelmiş,  Selçukların yoluyla o biri Türk De vilayetlerine geçmiştir.  Nevruz şenlikleri Uzun Hasanın adıyla da bağlıdır.  Hasan Padişah Kanunları olarak bilinen Ak koyunlu Kanunlarında 21 Mart takvim başı hesap edilmiştir.  O gün ilk vergi toplama günü kimi de kayıt olunmuştur. Nevruz Ak koyunlu Türkmenleri arasında çok yaygın olmuştur.  Bu gün de Nevruz geleneğinin en fazla muhafıza edildiği yer Doğu ve Güney Doğu Anadolu bölgesi, Azerbaycan ve Güney Kafkaslardır.  Çünkü o zamanlar buralar Ak koyunlu toprakları idi.  Bir başka fikir. Mesela, Kayı boyuna mensup Karakeçililer 21 Mart Günü Ertüğrul Gazinin türbesi etrafında toplanır, bayram edip, at yarışları, güreşler geçirirler.  Bugünkü Nevruz geleneğinde bunlar var.  Bu bayrama Yörük Bayramı da delerdi. Niye bu bayram Ertüğrul Gazinin türbesi yanında geçirilir?  Ona göre k bu bayramın bir adı da “Ölüler Bayramı”dır. Bu gün Güney Doğu, Doğu Anadolu ve Azerbaycan’da  Nevruz”a “Ölüler Bayramı” da derler. Bu barede Prof.Dr.V.Velyevin ve başka bilim  adamlarının kitabında var. Bunun “Avesta”dan geldiğini yazıyorlar.  Nevruzla bağlı Türk edebiyatına  Sultan Navruz ifadesi girmiştir. Hatta kardelen çiçeğine Sultan Navruz çiçeği de derler. Bu ad takvimi Celali olarak adlandırılan  Melik şahın bir sultan olarak Nevruza verdiği  önemden dolayı da  Sultan Nevruz ve ya  nevruz-u Sultani şeklinde de ola bilir (Bunları  Prof. Dr. R. Gencin “Türk tarihinde ve kültüründe Nevruz” makalesinden almışız. Bak.”Türk Dünyası” dergisi, Nevruz Özel sayı, 1997, s. sah.1)21 Marta kadar 4 Çarşamba var ve bunların isimleri var: toprak, rüzgar, su  , ateş. Nevruza hazırlık önceden başlanır, evler boyanır, temizlenir, tamir olunur, bağ-bağca temizlenir, ağaçların kol-budağı kesilir, yeni elbiseler alınır. Evde her şey yıkanır. Mezarlar temizlenir, ziyaret olunur. Osmanlı döneminde bunlar olmuştur.  Nevruza 3 gün kala sarayda bazı hazırlıklar yapılır, 2 gün kala başka işler yapılır, 21 mart günü Osmanlı Padişahının katıldığı  saraydaki kutlamalar  olur. Padişah halkın içerirsine gediyor, onlarla beraber Nevruzunu kutluyor. 21 Mart günü Padişahın – yani Sultanın Nevruz tebriklerini kabul ettiği gündür. Nevruzu Sultan sözü buradan da gele bilir, yani sultana mahsus, sultanın katılmasıyla kutlanan ve ya  sultan tarafından kutlanan Nevruz Bayramı.
      Bu gün Nevruz Uygurlarda, Orta Asya Türklerinde, Türkiye Türklerinde, Irak, İran, Suriye Türklerinde, Balkan Türklerinde Nevruz kutlanır.  Afganistan ve Hindistan’a Nevruz Babürlüler zamanında girmiştir. Moldova”daki Hiristian Gagavuzlar bu bayramı kutluyorlar.  Hristian Çuvaşlarda da Nevruz geleneği var.  Şamanist Saka yani Yakut Türklerinde de var.  M.Ö. Hunlarda olan bu gelenek İslam Dönemde Türklerde devam etmiştir.  Onlar bu bayramı milli geleneklerine uygun ve inançlarıyla devam etmişler. Mesela, Alevi, Bektaşi kesimde bu bayram Hz.Ali’nin Hz.Fatmayla evlendiği gün gibi kabul edilir.  Ve ya  Hz.Ali’nin   Halife olduğu gün... Hâlbuki Hz.Ali Martın 21-de değil, temmuz ayında halife olmuştur.  Sünni kesim bunu Hz. Yunusla, Nuh Peygamberle bağlıyor. Güya 21 mart günü Nuh Peygamberin gemisi karaya oturmuştur. Ve ya Hz. Yunus balık tarafında karaya çıkartılmış.  Yani insanlar kendi gönülleri ve kendi kafaları ile Nevruzu nasıl görmek istemişlerse, ona göre bir başlangıç yapıp bunu İslam döneme aktarmışlar. Türkiye’de –özellikle, Orta Batı Anadolu’da Hıdrellez Şenlikleri var. Bu bayram Nevruza çok benziyor. İnsanlar yemek alıp kırlara çıkıyorlar, yumurta boyatırlar, çeşitli oyunlar oyna yırlar.  Sadece onu demek lazımdır ki, Nevruz M.Ö.3 Yüzyıllıktan beri Mete Han zamanından Türklerde var olan bir bayramdır. 1200 yıldır ki,  Türk grupları ile hiçbir bağlantısı olmayan Şamanist Saha Türkleri bu bayramı geçirirler. Bu bayramın Hunlardan başladığını, sonra ise Hunların evladı olarak adlandırılan Türklerde de yaşadığını söylesek hiç de yanlışlık etmeğiz.
        Ve sonda: Güzel Anadolu’muzun, bütün Türk Dünyamızın Nevruz Bayramı kutlu olsun. 2012 yılı Türk Dünyasına huzur, sağlık, bolluk-bereket, iyi günler getrisin. Kapılarımızı mutlu haberler dövsün. İnsanların yüzünden sevin, tebessüm eksik olmasın. Bu sene eski Türk Takvimine göre Ejderha yılıdır. Bu sene insanlar hassas, sağlıklı, kuvvetli ve faal olacaklar. Yürekleri açık olacak,  dedi-kodu yapmayacaklar. İnsanlar hangi işe başlasalar, uğur kazanacaklar. Keder az, uğur fazla olacak. Unutmayalım ki, Ejderha hayatın ve yükselişin simgesidir. Ejderha bu sene insanlara dört nimet getirecektir: zenginlik; hayırhahlık, ahengdarlık ve uzun ömür.
        2012 Ejderha Yılınız kutlu olsun!