25 Nisan 2014 Cuma

KONUK YAZARLAR: Abdülkadir GÜLER, NADİR ŞENER HATUNOĞLU-(matematikçi-bilim uzmanı), Murat DUMAN

KONUK YAZAR:
TOROSLARIN ŞİİR IRMAĞI
ŞAİR FİKRET SEZGİN’İN ARDINDAN
                                                     Abdülkadir GÜLER
Şair Fikret Sezgin’i yıllardır sanat ve edebiyat dünyasında yayımlanan dergi, gazete ve seçkilerdeki şiirlerinden dolayı tanıyorum. Bugün bilgisayarımı karıştırırken Adana’da yayımlanan bir yerel bir gazetede vefat haberini okuyunca hem üzüldüm ve hem de şaşırdım. Her ay bana düzenli olarak gelen şair Feyzi Halıcı’nın 58 yıldır yayımladığı Çağrı sanat, sanat folklor Dergisinde onun bir dörtlüğünü görmeyince adeta merak ettim. Çağrı dergisinde onu yakından tanıyan Adalı şair Mustafa Emre’nin onun için yazdığı bir dörtlüğü vardı. Bu dörtlükten de Fikret Sezgin’in ölüm haberini vermiyordu: “Dörtlük Ustasına bir Dörtlük, Üstad Fikret Sezgin’e saygıyla “diyerek aynen şöyle yazıyordu:  

Görkemli ve yalın çınar gölgesinde bir pınar,
Yaşama sevinciyle gece gündüz sessizce kaynar.
Sevinçle gökyüzü daha mavi, yaprak daha yeşildir,
Bilirim ki o kaynakta “dünya kadar sevgi” var…

( Mustafa Emre, çağrı, yıl:58, Sayı: 653, Nisan 2014,s.10)

Evet, şair Fikret Sezgin Adana’da, Çukurova’da ve Torosların eteklerinde gürül gürül akan bir koca pınardı. O gerçek bir şiir ırmağı idi… Bu pınardan ve bu suyu bitmeyen ırmaktan yıllardır taze sular içtik. Tadına hiç varamadık. Şiirimize, sanatımıza gönül veren bir insandı. Aslında bir hukukçu idi, ama ne var ki şiirimize âşık bir alperendi… Yayımlanan şiir kitaplarını mutlaka imzalayıp bana gönderiyordu. Sanat ve edebiyatın ötesinde babacan bir insandı… Daha Türkçesi adam gibi adamdı… Halen evimin kitaplığını süsleyen değerli kitapları şunlardır:

1-Bulutlar Yağmur Olur ( şiirler) 2003- İstanbul,
2- Arkası Yarınlı Sevgiler( şiirler ) 2006, Adana,
3- Zaman Telli Turna ( şiirler )2007-Adana,
4- Yer Çekimsiz Sevgiler ( şiirler) 2008, Adana,
5- Dağlar Yalnızlıktan Korkar ( şiirler) 2009, Adana,
6- Sevince Irmak Olmak ( şiirler ) 2010, Adana,
7- Sonsuz Karanlık (şiirler)  20011, Adana
8-Sevgi Bilge şairi Fikret Sezgin, Hayatı ve şiirleri, Hazırlayan; Mustafa Emre,  2011, Adana. 

Hukukçu ve şair Fikret Sezgin, 1928 Kayseri doğumlu idi. İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Hukuk Bölümü’nden mezun olmuştu. İstanbul, Ankara ve son yarım asırdan fazla Adana’da ikamet ediyordu. Sabancıların Özel avukatı idi..Rahmetli  Sakıp Sabancı ve kardeşlerinin fazlasıyla güvenini  sevgi ve saygısını  kazanmış bir hukukçu idi..Son yıllarda Mustafa Emre ile birlikte Turunç sanat adında   üç aylık bir dergi çıkarıyorlardı. Aldığım haberlere göre 04 Nisan 2014 günü 86 yaşında iken aramızda ayrılmıştır.
Vefat etmeden önce Adana’da yayımlanan gazeteci Cemal Karataş’la bu röportaj yapmış ve bu röportaj aynı gazetenin 22 Nisan 2014 tarihli sayısında yayımlanmıştır. Yapılan konuşmada Fikret SEZGİN’LE ilgili bazı konuşmalarını aynen alıntı yaparak alıyorum:

Cemal KARATAŞ: Şiirle nasıl tanıştınız, tanıdığınız şairler kimlerdir?
Fikret SEZGİN---İlk şiirle tanışmam lise yıllarında oldu. O zamanlar Kayseri'de yayınlanan Erciyes Dergisi'nde şiirlerim çıktı. Sonra 1947 yılında Ankara'ya Mülkiye'ye okumaya gelince, şiir mayalanmış ve tutmuş bir gölün içinde buldum kendimi. Ben de o mayadan nasibimi aldım. O zamanlar her Cumartesi günü Behçet Kemal Çağlar'ın evinde bir araya gelir, şiir okurduk. O toplantıların bir müdavimleri vardı, bir de Ankara'dan gelip geçen sanatkârlar ve şairler vardı. Devamlı toplananlar arasında Behçet Kemal Çağlar, Osman Atilla, Halil Soyuer, Mehmet Çakırtaş, Bekir Sıtkı Erdoğan, Gültekin Samancı, Mehmet Çınarlı, Mustafa Necati Karaer, Jülide Gülizar, Yahya Benekay ve ben vardım. O zamanın dergilerinde de şiirlerimiz yayınlanırdı. Şiirin bir başka ağırlığı vardı o zamanlar. Şiir geceleri, şiir toplantıları düzenlenirdi. Ankara'dan başka vilayetlere topluca şiir gecelerine giderdik. Toplantılar büyük ilgi görürdü. Bu toplantılara, Ankara'ya uğrayıp, sıkça katılanlar arasında Âşık Veysel, Âşık Ali İzzet, Orhan Seyfi Orhon, Enis Behiç Koryürek, Yusuf Ziya Ortaç, Feyzi Halıcı ve Munis Faik Ozansoy gibi şairler katılırdı.

Cemal KARATAŞ: Hisar olayı nasıl oldu? Sizin orda da katkınız var galiba?
Fikret SEZGİN-- Sonra bir dergi çıkarmaya karar verdik. İmtiyaz sahibi Mehmet Çınarlı idi. Bu grubun da katkısıyla Hisar Dergisi çıkmaya başladı. Ellili yıllardan itibaren, bizler fakülteyi bitirip, Ankara'dan uzaklaştıkça, Hisar Dergisi'ni çıkarma yükü Mehmet Çınarlı'nın omuzlarında kaldı. Mehmet Çınarlı, Anayasa Mahkemesi Üyesi olana kadar dergi çıkmaya devam etti, sonra kapandı.

Cemal KARATAŞ - Kaç yıl yayınlandı Hisar; kaç sayı çıktı?
Fikret SEZGİN - Aşağı yukarı 25 yıl kadar yayınlandı Hisar. Bir ekol oldu edebiyatta, "Hisar Ekolü"diye anıldı. Türk edebiyatında Hisarcıların ayrı bir yeri vardır.

Cemal KARATAŞ-- Devamı yıllarda, şiirlerinizin birçok yerde yayını yayınında, başka bir çalışmanız oldu mu?
Fikret SEZGİN--Behçet Kemal Çağlar'ın milletvekilliğinden istifa edip İstanbul'a yerleşmesinden sonra, Osman Atilla ile birlikte çıkardığı Şadırvan Dergisi'nde şiirlerimiz yayınlandı ama o dergi uzun ömürlü olmadı. Bu dönemler, şiirin engin göklerinde kanatlanan hayal kuşu yüreğimizin coşkulu yıllarıydı.

Cemal KARATAŞ--*Şemsi Belli'nin 60 sayı kadar yayınladığı Şiir Defteri Dergisi'nde anlamlı bir dörtlüğünüzü yıllar öncesinden anımsıyorum: "Ben bir dağ yeliyim, kuşkulu, korkak." Diye başlayan bir şiir. Devamı nasıldı?.. Orda başka şiirleriniz de yayınlandı sanıyorum.( Yeni Adana Gazetesi, konuşan: Cemal KARATAŞ, 22 Nisan 2014 )
Sevgili hukukçu ve şair Fikret SEZGİN Türk edebiyatında, sanat, kültü coğrafyasında ve özellikle Torosların eteklerinde derin izler bıraktı ve nihayet elveda etti. Gürül gürül akan Türk şiir ırmağında büyük bir kayıptır. Tek bir kelimeyle o bir sevgi şairi idi…Allah gani gani rahmet eylesin, mekânı cennet olsun. Sözlerimi şu anda masamın üzerinde bulunan “ Zaman Telli Turna “ adını taşıyan şiirler kitabından bir iki dörtlük sunuyorum ve tekrar saygıyla, rahmetle anıyorum:

YILDIZLAR UZAK DEĞİL

Sevgi ile açılmış kolların tuzak değil,
Saygısından eğilir, yüreğim korkak değil,
Sevgide mesafe yok, sevilenler can gibi,
Sevecen gözle baksan, yıldızlar uzak değil.

SEVGİ ÇANI

Güzelliği görünce gölgeden nefes gelir,
Yüreğinle bakarsan sevdiğin enfes gelir.
Sevgi dilsiz de vardır, haykırmaya  gerek yok,
Boynunda sevgi çanı, dağdan taştan ses gelir.

SARHOŞLUK

Her elde bir kadeh var, hep sarhoşlar içiyor,
Sen sevgi ekiyorsun , sevmeyenler biçiyor.
Sen sırada beklerken zaman sensiz geçiyor.

SEVGİ EKMEKTİR

          Dost Gülhan Slem’e

Dünyaları verseler istemem tek başıma,
Seven bir insan çıksın yeter benim karşıma
Bir ekmek, bir sevgidir kutsal bildiğimiz şey,
Sevgini ekmek gibi öpüp koydum başıma…

BULUTLAR HER GÜN YAĞAR
                          
                 Üstadım Feyzi Halıcı’ ya

Geceye sığmaz sevgi, üzerine gün doğar,
Yumruk kadar yüreğe kadar sevgi sığar.
Dünya kadar özlem var bir damla gözyaşında,
Ağlamak itibardır. Bulutlar her gün yağar…

ARAYIŞ

Sevgi sel yüreğimde, mecrasını arıyor,
Senin güzelliğinde, mevlasını arıyor.
Bir noktada kesitsi, içimde iki dünya,
Yüce tanrı katında, sevdasını arıyor…
***
KONUK YAZAR:
Ç E R Ç İ
     NADİR ŞENER HATUNOĞLU
        (matematikçi-bilim uzmanı)   
      İkinci Dünya Savaşı’nın bitimine değin yaygın olan bir uğraş vardı;  ‘Çerçi’lik. Ulaşımın zor ve engelli olduğu yıllarda, hizmeti yurttaşın ayağına götüren insandı Çerçi.. Bir çantaya doldurduğu tas-tarak, incik-boncuk, yazma, krem vb. malları –gezginci olarak- satan insana ‘Çerçi’ deniliyordu. Özellikle köylerde, çerçinin geldiği, bağrışarak  duyurulurdu halka.  Motorlu taşıt sadece şehirler-arası çalışıyordu; o nedenle çerçi, yaya dolaşırdı.  

     Bir de ‘Bohçacı’ dediğimiz kimseler vardı.  Çarşaf, örtü, nevresim, basma vb. manifatura mallarını satarlardı. Bunlar genelde bayanlardı. Satacağı malları bir bohçaya denk yaparak, sırtında taşırdı; çünkü şimdiki gibi süslü-püslü çantalar, bavullar yoktu. Avrupa’da tank-tüfek yapımından bavula sıra gelmiyordu. ..

     Bilindiği gibi; Türk dünyasında evlilik,  görücü yöntemiyle oluşturulurdu. Gençler için açalım: Anne, teyze, hala gibi yakınımız olan biri düğünde, hamamda vb. yerde beğendiği kızı, oğluna önerir. Oğlan seçicilere güvenirse, kabul eder. Sonrası zaten kendiliğinden gelir… Elbet her gençten uysal olmasını beklemek, haksızlık olur. Nitekim, can kardeşimiz Azerbaycan’da (öykü bu ya..) gencin biri, bir bayanı görmeden kabul etmeyeceğini yakınlarına söylemiş. Şimdiki gibi dans salonları, sinemalar vb. yok ki gitsin de görüp beğensin… Birisi akıl vermiş; demiş ki: Sen en iyisi bohçacılık yap. Kadın-kız senin başına toplanır. Onlardan birini seç ve istetiver…
      Bizimki de öyle yapar; sırtladığı kumaşları mahallelerde dolaştırarak, beğeneceği kızı bulacağını hayal eder…
     Bu olay, sanatçının gözünden kaçmaz; bir ‘Operet’ besteleyerek (1913, olayı ölümsüzleştirir. Besteci: ‘Üzeyir Hacıbeyov’. Bestenin adı:’ Arşın Mal Alan’.  ‘Arşın’, eskinin bir uzunluk birimidir; (1) metreden kısadır.
     Burada övünçle söyleyelim ki bu Operet, yurt dışında dakikalarda ayakta alkışlanmıştır. Müziğinden başka oyunun sevimliliği de insanı sürükleyip götürüyor…

      Şimdi, özel bir Çerçi ile tanışacağız. Tercan’da, Erzurum iklimi egemendir. O nedenle, söğüt ve kavaktan başka ağaç, yaşayamaz. Dedelerimizden başka, Ahmet Karahan ağabeyimiz deneme yaptı; ırmağın yakınındaki arazisinde, elma bahçesi oluşturdu. Ağaçlar meyveye durdu; demek oluyormuş dedik. Ne var ki kışın birinde sıcaklık -44 derece C olunca, ağaçlar kökten kurudu: Bu kez de Demek olmuyormuş dedik… Bu nedenle Tercan’ın –özellikle- taze üzüm ihtiyacını, Erzincan karşıla     ‘Üzümlü’ beldesi, kırk km.dir Tercan’a. Bağdan toplanan üzümler, özel sepetlere konulur. Atın sırtına,ikiyanınaasılan iki sepet üzüm, toplam ‘yüz’ kg. gelir.  Sonbaharda birkaç at ya da eşekle gelen bu çerçiler Tercan halkına, çocuklarına neşe verir. Üzümler paradan daha çok buğday,  arpa, bulgur ile takas edilirdi; bir tas üzüm=bir tas buğday gibi…
***
KONUK YAZAR:
SEMA UÇKAN:
DEPRESYON AĞIR BİR HASTALIKTIR
Murat DUMAN
Sema Uçkan, Yozgat Sarıkaya Alembey köyü nüfusuna kayıtlı. Anadolu Üniversitesi felsefe Bölümü 4. sınıf öğrencisi.
Kendisi, yeğenim Mehmet Uçkan’ın kızıdır. Hayatın güzelliklerini dolu dolu yaşamak ve insanlığa yardımcı olup bardağın dolu tarafından görmeye çalışan çiçeği burnunda bir kızımız.
Hayatını hem okuyup hem de çalışarak kazanmaya çalışan kızlarımızdan sadece bir tanesi o. Kendini insanlığın gelişmesine adayan kızımız, bakın insanlığa nasıl bir açıdan bakan gözle mesaj vermekte. Kendi kaleminden insanlığa sunduğu yazısını hep beraber okuyalım:

Depresyondan Nasıl Kurtuluruz?
Günlük yaşamda bazen öyle zamanlarımız oluyor ki “acaba ben depresyonda mıyım?” diye düşünebiliyoruz. Uzun süreli olmayan bu duruma depresif bir ruh hâli diyebiliriz. Bu durumda “ben depresyondayım” demek çok da doğru değildir. Bu ruh hâlinin geçici olduğunu düşünmemiz gerek. Yoksa bu duygu hâlinde iken depresyona girmek içten bile değildir.

Telkin: Kendimize daima olumlu duygu ve düşünceleri telkin etmemiz çok önemli. Hatta telkin, depresyonun tedavisinde kullanılan önemli bir tedavi yöntemdir.

Varoluşsal Destek: Depresif bir ruh hâli içinde olan insanın varoluşsal olarak kendini desteklemesi çok önemlidir. İnsanın mutlak bir güce teslim olması ve onun desteğini alması çok önemlidir. Allah’a inanan bir insanın onun yüceliğini dualarında haykırması, insanın duygularını kontrol etmesinde etkili olacaktır.

Sosyal Faaliyet: Depresif ruh hâli, insanı yalnızlığa iter. Ama bu duyguların çözümlenmesi ruhsal dinlemeden geçer. İnsanın zihinsel olarak bir şeylerle uğraşması ruhsal dinlenmeyi sağlayacaktır.

Kültürel Faaliyet: Bireyin duygusal, bedensel ve zihinsel olarak yine yalnızlığını giderecektir. Olumsuz düşünce ve duyguların yerini, daha yeni ve güzel duygular alacaktır.

Yalnızlık Değil Sosyallik: Tüm bu faaliyetler, bireysel olarak yapılmamalıdır. İnsanların içinde bulunulmalıdır. Çünkü onların olumlu ve olumsuz yanları bize katkı sağlayacaktır. Beraber bulunduğumuz insanların olumlu duyguları bize yansıyacaktır.

Yardıma Muhtaç Olana Yardım: Yardımcı olmak, yardımlaşmak ve insanlara faydalı olmak en önemli insanî değerlerdendir. Bu yardımlar sonucu oluşan bir gülümseme dahi insana pozitif enerji verecektir.
Hâlbuki bizler şimdiye kadar hep karşı taraf açısından düşünmüşüzdür. Maddi durumu iyi olmayan bir insana yardım etmek, bizim de duygularımızı harekete geçirecektir. Duygusal olarak kendimizi çok güçlü hissetmemizi sağlayacaktır. Çünkü böyle bir durumda biz, o insandan çok daha iyi olduğumuzu düşünürüz.

Mutlu ve Başarılı Olmaya Odaklanmak: Daha önce yaşanan güzel ve mutlu şeylere odaklanmak, insana olumlu enerji verecektir. Güzel anları yaşamak olumlu etki oluştururken, olumsuzluklar da bizi içine alacaktır. Depresif ruh hâline neden olan olay ve durumlardan uzak durmak önemli olacaktır. Uzaklaşamıyorsak, o durum ve olayın zihinsel olarak bize olan yansımasını değiştirmemiz gerekecektir.

Düşüncelerimiz Gerçekten Doğru mu?: Depresif bir ruh hâlinde olan insan, normal zamanlardan daha farklı ve olumsuz düşünecektir.
Örneğin;
Aşırı genelleme yapıyorsanız
Meli-malı ile biten kelimeleriniz fazla ise
Ya hep ya hiç düşünce şekli (kutuplaşma)
“Keşke”li cümleler
Bunları daha da somutlaştıracak olursak
Ben bunu hak etmiyorum
Hayatta hep istediğim olmalı
Bütün belalar beni bulur
Mutlaka ben ön planda olmalıyım
Keşke bu işe hiç başlamasaydım
vb. birçok cümleyi buna katabiliriz.

Müzik ruhun gıdasıdır:
İnsanın ruhunu okşayan her türlü tını insana olumlu gelmiştir. Bu nedenle müzik vb. sesleri (ney sesi, su sesi, Kur’an’ı Kerim vb.) dinlemek bizi rahatlatacaktır. Tabi bu konuda seçici olmak çok önemlidir. Kastettiğimiz müzik insanı kötü ve melankolilik bir ruh hâline itmeyecek ve olumsuz çağrışımlar içermeyecektir.

Boş Zaman Bırakmayın: Zamanı bir plan ve program dâhilinde yaşamak, hem hayatımıza tat katacak hem de bizi boşluktan kurtaracaktır.

Hobileriniz Olsun: İnsanın iş olarak görmediği ve yapmaktan hoşlandığı faaliyetlerin olması ruhumuzu dinlendirecektir (Örneğin; spor, maket yapmak, bahçe işleri vb.). Böylece zevk aldığımız işlerle uğraşmak bizi dinlendirecektir.

Son Olarak Bir Uzmandan Yardım Alın:
Yukarıda belirttiğimiz semptomlar, iki hafta gibi bir süre içerisinde, ağır olarak yaşanıyorsa bir uzmana başvurun. Bu konuda uzmanlaşmış, psikiyatri, psikolog ve psikolojik danışmanlardan yardım alabilirsiniz.

Güzel vatanımıza böyle gönül vermiş evlatlarımızın yetiştirilmesi elzem olsa gerek. Üniversite yıllarında kendini eğlencelere kaptırmış güzel kızlarımızın Sema Uçkan’dan öğreneceği çok şeyler öğreneceği, uygulayacağı muhakkak olduğu inancını taşıyarak kendisini kutluyor, gelecekte daha nice başarılara imza atmasını Yüce Yaradan’dan niyaz ederek kızımızı gözlerinden öpüyorum.

                 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder