29 Eylül 2011 Perşembe

15 - 28 Eylül 2011

Elazığ - 19. Uluslararası Hazar Şiir Akşamları
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Elazığ ilimizle ilgili değerlendirmelerde, ilk sıraya gelip oturan, Elazığ ilimizle bütünleşen, “Uluslararası Hazar Şiir Akşamları”nın 19 ncusu  22-25 Eylül 2011 tarihleri arasında, 4 günlük sürede gerçekleştirildi.
            Elazığ yöneticileri, bu ilimizin aydınları, Valiliğin himayelerinde, Valilik, Belediye Başkanlığı, Fırat Üniversitesi Rektörlüğü, Sanayi ve Ticaret Odası Başkanlığı gibi onlarca kuruluş, pek çok yazar, şair ve araştırmacı, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü koordinatörlüğünde yürütülen, Türkiye’de birinci sırada olma başarısını sürdüren bir organizasyon, ismini Atatürk’ün verdiği Hazar Gölü’nden alan, Uluslararası Hazar Şiir Akşamları.  Elazığ Valisi Muammer Erol, Belediye Başkanı Süleyman Selmanoğlu, Fırat Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Feyzi Bingöl başta olmak üzere Tertip Komitesinde görev yapanlardan bazıları; Tahsin Öztürk, Özcan Yalçın, Seyfettin Bahçeci, Bedrettin Keleştimur, Şener Bulut, Günerkan Aydoğmuş, Şükrü Kacar, Rıdvan Dağlar, Hadi Önal, M.Şükrü Baş, Selahattin Yazar, Yahya Teksarı (vd.) olarak sıralanıyor.
            Elazığ, Uluslararası Hazar Şiir Akşamları programları çerçevesinde, Türk Dünyasına Hizmet Ödülleri de veriliyor. 2011 yılında, Mustafa Cemiloğlu’na verildi bu Türk Dünyasına Hizmet Ödülü. Mehmet Akif’i şiirle en iyi anlatan öğrencilerde ödüllendirildiler.
            Milli şairimiz, İstiklâl Marşımızın şairi Mehmet Akif Ersoy anısına düzenlenen 2011 Hazar Şiir Akşamları programları içinde, Mehmet Akif Ersoy’un bilinen ve bilinmeyen yönlerinin anlatıldığı pek çok konferans ve panel gerçekleştirildi. Konuşmacılar; Vehbi Vakkasoğlu, Prof. Dr. İsmail Çetişli, (Yönetici: Prof. Dr. Esma Şimşek), Prof. Dr. Nazım H.Polat, Doç. Dr. Ersin Özarslan, Prof. Dr. Nurullah Çetin, Mehmet C.Çiftçi güzeli, Mustafa Karakaya olarak görüldü. 19.Uluslararası Hazar Şiir Akşamlarına, Azerbaycan’dan Zalimkhan Yaguplu, Kosova’dan Zeynal Bekşaç, Kırgızistan’dan Omar Sultanova, Kazakistan’dan Duken Massımkhanuly, Çuvaşistan’dan, Ilia Ivanov, Özbekistan’dan Bobokhon Sharıpov, Suriye’den Momammad Mauloud Fakı, Tataristan’dan Rofat Salakov vd. katılımlarıyla renk kattılar. Bedirhan Gökçe programı ilgiyle izlendi.
            Türkiye’den; Nahide Gökbudak, Nurullah Genç, A. Vahap Yazgan, F. Ahmet Bahadır, Abdulvahap Dağkılıç, Kalender Yıldız, Nurettin Durhan, Mehmet Özdemir, T. Erdoğan Şahin, Celâl Oymak, Bestami Yazgan, Hasan Akçay, İsa Kayacan, Yusuf Dursun, Hadi Önal, Şükrü Kacar, Süleyman Karacabey, Köksal Akçalı, M. Ferit Yıldız, Nevzat Türkten, Yakup Deliömeroğlu, V. Mithat Yılmaz, Süreyya Kaya vd..
            19.Uluslararası Hazar Şiir Akşamları (2011) programları içinde, Bizim Külliye, Çıngı, Değirmen, Edebdağ, Erciyes Dergilerinin temsilcilerinin katıldığı değerlendirme toplantısında, dergiciliğimiz enine boyuna tartışıldı. Karakoçan, Kovancılar, Baskil, Palu, Sivrice, Keban ilçelerine (yedişer kişilik) şairlerin oluşturduğu gruplar giderek bu ilçelerimizdeki öğrenci, halk ve yöneticilerle sanat- şiir sohbeti yapıldı.
            Hazar Şiir Akşamları programı, Vali Muammer Erol, Belediye Başkanı Süleyman Selmanoğlu, Fırat Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Feyzi Bingöl, Sanayi ve Ticaret Odası Başkanı Ali Şekerdağ ve Milletvekili Şuay Alpay tarafından kademe kademe, bütün programları itibariyle izlendi. Elazığ’da, sanat ve edebiyata ve Hazar Şiir Akşamlarına verilen önemin ortaya konulması bakımından, Türkiye’de hiçbir ilde ve etkinlikte görülmeyen örnek bir ilgi tablosu ortaya konuldu. İl Kültür ve Turizm Müdürü Tahsin Öztürk ve arkadaşlarının çalışma performansları her türlü takdirin üzerindeydi. FÜ- Devlet Konservatuarı THM Topluluğunun Konseriyle Çanakkale yeniden yaşandı.
            Burada bir tespitimi kaydetmeliyim, nakletmeliyim: 19.Uluslararası Şiir Akşamları programları içerisinde okunan, seslendirilen şiirlerin pek çoğunda, şiirle nesir, nesirle konuşma, anlatım karışıklığı yaşandı. Yani, mısralardan satırlara, satırlardan mısralara koşulmada, zaman zaman acele edildiği görüldü.
            Katılım Belgesi: Mehmet Akif Ersoy anısına; 19.Uluslararası Hazar Şiir Akşamları (22-25 Eylül 2011- Elazığ- Türkiye) Sayın, Prof. Dr. İsa Kayacan; Türk Dünyasının gönül ve kültür birlikteliğinin sesi, Uluslararası Hazar Şiir Akşamlarına katılımınız ve katkılarınızdan dolayı teşekkür eder saygılarımı sunarım (Muammer Erol, Elazığ Valisi)
            ***

Prof. Dr. Mustafa CEMİLOĞLU
Kırım Tatarları’nın Efsanevi lideri:

Prof. Dr. Mustafa Cemiloğlu
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            O bir lider, o bir toparlayıcı, o bir kahraman, o bir örnek şahsiyet, o bir sabır timsali, o bir Mustafa Cemiloğlu: 13 Kasım 1943 tarihinde Kırım’da doğdu. Mayıs 1944’de vatan haini damgasıyla halkla beraber Orta Asya’ya sürgün edildiler. Ailesi Özbekistan’da Andican Bölgesindeki köye sürüldü. Çocukluğu orada geçti.
            1955 yılında oradan göç ettiler, Taşkent şehrine yakın bir kasabaya geldiler. Mustafa Cemiloğlu 1956 yılında Rus dilinde ortaokulu bitirdi. Taşkent Üniversitesi Arap Dili ve Edebiyatı Fakültesine girmek istedi. Orada kendisine açıkça; “Bu Fakülteye Kırım Tatarları, yani Sovyetlere sadık olmayan milletin mensuplarını almıyoruz” denilince yıkıldı,  kahroldu. Fabrikaya işçi olarak girdi.
            1961 yılında arkadaşlarıyla birlikte Taşkent’te “Kırım Tatar Gençleri Milli Teşkilatı”nın kuruluşuna öncülük etti. Bir hafta sonra teşkilatın önderini tevkif ettiler. Mustafa Cemiloğlu da işten çıkarıldı. 1962 yılında Taşkent Sulama ve Ziraat Mekanizasyon Enstitüsüne kaydoldu. Üç yıl sonra KGB’nin talebiyle buradan çıkarıldı. “Kırım’da XII-XVIII. Yüzyıllarda Türk Medeniyeti” adlı makalesini dağıttığı, öğrencilerin fikirlerini bozduğu gerekçe gösterildi. Rus ordusuna asker alınmak istendi. Reddetti, gitmedi. 1969 yılında yeniden tutuklandı.
Yazdığı makalelerle, Sovyetlerin milli siyasetlerini lekelediği gerekçe gösterilerek, sürekli izlendi, İlya Gabay’la birlikte Taşkent mahkemesi kararıyla 3 yıllık ağır çalışma kampına gönderildi.
1974 yılında üçünçü kez tutuklandı, bir yıl süreyle Sibirya’daki ağır çalışma kampına gönderildi. Serbest bırakılmasına üç gün kala, hakkında yeniden dava açıldı. Kampdaki süresi uzatıldı. Gerekçesi, Sovyetlere karşı propaganda yapması, kamptan yazdığı mektuplarla Sovyet siyasetini lekelemesi. Açlık greviyle proteste etti. Açlık grevi 303 gün sürdü. Andrey Saharov, Petro Grigorenko gibi isimler, Mustafa Cemiloğlu’nun serbest bırakılması yönünde Birleşmiş Milletler Teşkilatına başvuruda bulundular. Türkiye’de de Mustafa Cemiloğlu lehine yürüyüşler düzenlendi. Bu yürüyüşlere Türkiye’deki Kırım Türkleri aktif olarak katıldı. Tüm bunlara rağmen, Omsk şehrinde yeniden yargılandı. Yeniden mahkum edildi. Mahkumiyetini geçirmek için Çin sınırına yakın olan Primorski kampına gönderildi. Sonra Taşkent’e getirildi, açık gözetim altında tutuldu. 1979 yılında açık gözetim şartlarını bozduğu gerekçesiyle yine hapsedildi. 4 yıl süreyle Yakutistan’a sürgüne gönderildi.
            Sonra Kırım’a getirildi, üç gün sonra Kırım’dan Özbekistan’a sürgün edildi. 1983 yılı Kasım ayında yeniden tutuklandı. Üç yıl süreyle Magadan şehrine 45 kilometre uzaklıktaki ağır çalışma kampına gönderildi.
            Magadan kampındaki tutukluluk süresinin sona ereceği günlerde hakkında yeniden dava açıldı. 1986 yılının Aralık ayında Magadan şehir mahkemesinde yargılandı. 3 yıllık meşrut hüküm aldı. Sonra serbest bırakıldı. Mustafa Cemiloğlu toplam 15 yılını sürgünlerde geçirdi. Özbekistan’da Kırım Tatar Milli Hareketi İnisiyatif gruplarının ittifak toplantıları gerçekleştirilmeye başlayınca, bu  toplantılarda Kırım Tatar Milli Hareketi Teşkilatı kuruldu, Bu teşkilatın tüzüğü, programı kabul edildi. Mustafa Cemiloğlu bu teşkilatın Başkanlığına getirildi. 1991 yılının Haziran ayında Akmescit şehrinde Kırım Tatar Milli Kurultayı gerçekleştirildi. Bu 1917 yılında Kırım’da geçirilen Kurultay’dan sonra ilk Milli Kurultay olması bakımından önem taşıyordu. Kurultayda Kırım Tatarlarına temsil etmeye ve kararlar almaya yetkili 33 kişiden meydana gelen Milli Meclis kuruldu. Mustafa Cemiloğlu’da bu Milli Meclisin Başkanlığına getirildi. Üç evladı bulunan Cemiloğlu, ailesiyle birlikte Bahçesaray şehrinde yaşıyor. (2011)
            ***

Abdülvahit KÜZECİ
Irak Türklerinin Milli Sanatçısı: 
Abdülvahit Küzeci
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Irak Türklerinin, Kerküklülerin milli ses sanatçısı, ilk sıralarda yer alan sanatçısı Abdülvahit Küzeci’nin hayatı, kişiliği ve sanatıyla ilgili araştırmalarını değerlendirip, kitaplaştırma çalışmaları içinde bulunan, Abdülvahit Küzeci’nin yeğeni Dr. Şemsettin Küzeci’nin yayın çalışmaları sürerken, bu çalışma içeriğinden bazı karşılaştırmalar yapma fırsatı buldum.
Kerküklü Abdülvahit Küzecioğlu (1925-2007) anısına, TRT Ankara Radyosunca ”Kerkük Türküleri Konseri” düzenlendi. 22 Temmuz 2011 tarihinde saat 19.15’de başlayan müzik yönetmenliğini Ömer Hayri Uzun’un yaptığı, Zeynep Geçer’in hazırlayıp sunduğu  “Abdülvahit Küzecioğlu- Kerkük Türküleri Konseri” nde; Adile Kurt Karatepe, Ahmet Tuzlu, Aysun Gültekin, Azize Gürses, Gürsoy Babaoğlu, Hakan Ünal, İhsan Ekber, Mehmet Küzeci, Münevver Özdemir, Salih Turhan, Mehmet Neccar, Ziyat Kalayı, Abdülvahit Küzecioğlu’na ait Kerkük türkülerini seslendirdiler.
Hazırlanmasında, Abdülvahit Küsecioğlu’nun yeğeni Dr. Şemsettin Küzeci’nin de araştırma ve katkılarının bulunduğu konser beğeniyle izlendi.
Biz Abdülvahit Küzecioğlu olarak bilirken, yeğen Dr. Şemsettin Küzeci’den bir düzeltme geldi: Abdülvahit Küzeci.. Yani, Dr. Şemsettin Küzeci’nin hazırladığı kitap-yayın çalışmasında(oğlu) eki kaldırılıyor, Abdülvahit Küzeci olarak değerlendiriliyor.
Kerkük hoyratı ve türkülerini ilk kez Abdülvahit Küzeci’nin sesinden Türkiye’ye duyuran TRT kurumunun, Kerkük türküleri yoluyla Türk varlığını, Türk kamuoyuna tanıtılmasında önemli ve büyük rol oynadığını biliyoruz.
Abdülvahit Küzeci 1925 yılında Kerkük Musalla-Çay mahallesinde doğdu. Küzeci soyadını baba mesleğinden aldı. Küzeci kelimesine (oğlu) eki 1956 yılında Türkiye’ye geldiğinde kendisine verildi. Aslında soyadı Küzeçi’dir. Küzeçi, testici anlamına gelmektedir. Kerkük televizyonunda ve Bağdat Türkmence radyosunda Küzeçi soyadı kullanılmıştır. TRT, THM repertuarında kaynak kişi gösterilen, bazı Türkülerde bile Küzeci olarak kullanıldığı görünmektedir.
Abdülvahit Küzeci, eğitimine İmam Ahmet mahallesinde, Molla Hamdi camisinde, Molla Hamdi Efendi Sakallı yanında Kuran’ı Kerim okuyarak başladı. Yedi yaşındayken Kuran’ı Kerim’i hatmetti ve tecvit öğrendi.
Abdülvahit Küzeci, 1932 yılında ilkokul birinci sınıftayken hocalarının dikkatini çekti, hemen 2. sınıfa konuldu. Müzik öğretmeni Namık Efendi Küzeci’nin sesini beğendiği için kemençesiyle ona eşlik ederek Türkçe marş öğretip, okuttu. 1944 yılında Ortaokuldan mezun olan Abdülvahit Küzeci, Kerkük petrol şirketinde teknisyen olarak çakışmaya başladı. Abdülvahit Küzeci, bu şirkette çalışırken, Dayı Kadir, Mehmet Kalayı ve İlham Merdan ile birlikte bir müzik ekibi kurdu.
Abdülvahit Küzeci, Londra ‘da BBC Radyosunda seslendirdiği türkülerle dikkat çekti. Irak makam yarışmasında birinci, Bağdat radyosunda Türkmenlerin sesi oldu. Taş plakları bulunan Küzeci, 1956 yılında ilk kez Türkiye’ye geldi. Yurttan Sesler programına katıldı. İkinci kez 1958 yılında Türkiye’ye gelen Abdülvahit Küzeci, Nida Tüfekçi ile tanıştı. Türkiye’de pek çok ünlü THM sanatçısı Kerkük Türkülerini seslendirdi.
Abdülvahit Küzeci, 82 yaşında 29 Haziran 2007 tarihinde Kerkük’te hayata gözlerini yumdu. Kerkük Musalla mezarlığında Toprağa verildi.
Dr. Şemsettin Küzeci; “Türkiye’de okunan Kerkük Türküleri özellikle de Abdülvahit Küzeci’nin kaynak kişi olarak gösterildiği TRT-THM repertuarındaki bazı türkülerde nerdeyse Kerkük ağzı bilerek veya bilmeyerek yok edilmekte çalışılmıştır. Müzik bakımından da bazı türküler de ritim hatası bulunmaktadır” diyor.
Burada aklımıza şunlar geliyor: Hadi, Türkiye’deki sanatçılar bu şive farkını anlayamadılar veya anlamakta zorluk çektiler! Ya, Kerkük- Irak çıkışlı olup ta Türkiye’de sanatçılık yapanlar bu farklılıkları neden göremediler, görmediler acaba?
***

Mehmet Savaş YAVUZ
Burdur’dan: 
Mehmet Savaş Yavuz
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Burdur’un Saz ve Söz Ustaları (2) adlı yayınım, kitabım için yapılan araştırmalar ve bu araştırmalara katkılar belirli bir düzen içinde giderken, kitap yayın çalışmalarımın sonuna gelindi.
Bu çercevede teşekkür borçlu olduğum pek çok Burdurlu hemşehrim var. Bugün, biyografisinden sözedeceğim Mehmet Savaş Yavuz’la ilgili bilgilerin bana ulaştırılmasındaki dikkat ve titizliği için, Burdur Ticaret ve Sanayi Odası Basın Danışmanı Gazeteci Ahmet Can’a teşekkür etmek istiyorum öncelikle.
Mehmet Savaş Yavuz: Ankara- 28.09.1966 doğumlu ve anne tarafından Burdurlu olan Mehmet Savaş Yavuz, halen Batı Akdeniz Kalkınma Ajansı Kurumsal İletişim görevlisi olarak çalışmaktadır (2010-…).
M.Savaş Yavuz, Ege Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu Mezuniyeti (1983- 1987)’nin ardından, kısa dönem askerliğini tamamladı. (1988-1989) Hürriyet Vakfı Erol Simavi Özel İletişim Merkezi Teorik ve Pratik Gazetecilik Eğitimi (1989- 1990) de alan Yavuz,  gazetecilik mesleğinin bir çok dalında başarılı çalışmalar yaptı. Askerlik dönüşü, Hürriyet Gazetesi Ekonomi Servisi Hürriyet Vakfı Erol Simavi Özel İletişim Merkezi’ndeki 1 yıl süren eğitimin ardından stajyer muhabir olarak çalıştıktan (1990- 1991) sonra, sırasıyla:
Hürriyet Haber Ajansı Gece Sorumluluğu (1991- 1994). Akdeniz Atılım Gazetesi Yazı İşleri sayfa editörlüğü (1994- 1995). Gazete Ege Yazı İşleri Haber, fotoğraf, redaksiyon (1995-1997).
Hürriyet Haber Ajansı Antalya Bürosunda, Hürriyet Haber Ajansı Bölge Muhabirleri Sorumlusu ve ardından Doğan Haber Ajansı’nın Akdeniz Bölgesi’ndeki 56 Muhabirinin sorumlusu olarak görev yaptı (1997- 2001). Türkiye Gazetesi Antalya baskı tesislerinde yazı işlerinde editör olarak bölge sayfalarının sorumluğunu üstlendi. İhlas Haber Ajansı’nın İstanbul’daki merkezinde yazılı haberler, görüntülü haberler, spor, dış haberler ve istihbarat birimlerinin gece sorumlusu ve yayın editörü olarak çalıştı (2001- 2004). Sabah Gazetesi Antalya Bürosunda Bölge İstihbarat Şefi ve Akdeniz İlavesinde Yazı İşleri Müdürü olarak görev yaptı (2004- 2006).
Burdur Ticaret Borsası’nda basın danışmanı olarak da çalışan (2006-2010) M.Savaş Yavuz, IRFO projesi kapsamında ‘eğiticiler eğitimi’ ve ‘proje hazırlama ve yöntemleri’ konularında eğitim aldı. 2 yıl Akşam Gazetesi’nin Burdur muhabirliğini de yürüten Yavuz, halen Batı Akdeniz Kalkınma Ajansı Kurumsal İletişim Görevlisi olarak çalışmaktadır (2010-…).
Yeterli düzeyde İngilizce bilen ve sarı basın kartı sahibi (1992) olan M. Savaş Yavuz, evli ve üç çocuk sahibidir.

BİZİM İSA KAYACAN (Ahmet Can)

Kendi Ankara’da kalan,
Gönlü Burdur için yanan,
Şehir, şehir yurdu yazan,
O bizim İsa Kayacan.

Not: İsa Kayacan’a yazılan; 249.şiir, yazan; 134.şair.
***
Zeki EROĞLU
Burdurlu TSM Sanatçısı: Zeki Eroğlu
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Burdur’un Saz ve Söz Ustaları (I) adlı kitabımdan sonra, 2 ncisinin yayınlanması gereği ortaya çıktı.
İkinci yayın için, değişik kaynaklardan gelen ve sağlanan bilgilerle, “Burdur’un Saz ve Söz Ustaları-2”nin şekillenmesi çalışmalarımın sonuna geldim.
Bu ikinci araştırmamda, Burdur’un değerleri mutlaka yer almalıydı. Bu isim ve imzalardan biri Zeki Eroğlu adlı, değerli hemşerimizdir. Burdur’un önceki dönemlerde Belediye Başkanlığını yapan, şair Çetin Bozcu’nun hatırlatmasıyla, Zeki Eroğlu hocamıza ulaştım. Kendisinden gelen biyografiyi aşağıda sunuyorum:
Zeki Eroğlu: 1944 yılında Burdur’da doğdu. Müziğe olan merakı çocukluk yıllarında başlayan, Cumhuriyet İlkokulunda okurken, öğretmeni İlyas Turgut’tan müzik dersleri almaya başlayan Zeki Eroğlu, toplantı ve gecelerde şarkı söyleyince beğenilmeye başlandı.
Ağabeyisinin memuriyeti nedeniyle ziyarete gittiği Ankara’da birkaç kez sahneye çıktı. O yıllarda, yaşının küçük olması nedeniyle Ankara Radyosunun açtığı sınavlara katılamadı. Burdur’da, kayınpederinin “Celiloğlu Lokantası”da çalışan, Zeki Eroğlu’nun içindeki müzik tutkusu bir türlü dinmek bilmiyordu. Bir yıl sonra, İstanbul’daki akrabalarının yanına misafir olarak gidince, burada müzik dünyasına ilk adımını atarak, özel Konservatuara sınav sonucu katılmaya hak kazandı. Prof. Dr. Alâaddin Yavaşça ve diğer hocalarla çalışma fırsatı buldu. İki yıl kadar devam ederek, askerlik görevini yerine getirmek için, önce Sivas’a, sonra Kayseri’ye gitti. Kayseri’de Doğu Menzil Komutanlığı bandosunda, başarılı çalışmalar yaptı.
Ankara Polis Armoni Muzikasına 1966 yılında girdiği sınavda başarılı oldu, burada çalışmaya başladı. Bir yıl sonra tayini çıkan Zeki Eroğlu, ilk memuriyet hayatına Ankara’da başlamış oldu.
1986 yılına kadar ve Başkomiser rütbesine terfi edene kadar, müzisyen, Polis ve son 6 yılında da topluluğun şefi olarak çalışmalarını tamamladı. Emniyet teşkilatındaki bu görevinin yanı sıra 1982-1986 yıllarında Hacettepe Üniversitesi, Türk Sanat Müziği korosunu çalıştırdı. Öğretim üyesi olarak 4 yıl bu görevini başarıyla yürüten Zeki Eroğlu, 1986 yılında TRT’nin açmış olduğu Yetişmiş Ses Sanatçısı sınavını kazanınca, Ankara’daki her iki görevinden ayrılmak zorunda kaldı.
1986 yılında TRT Erzurum Radyosunda sanatçı olarak çalışmaya başlayan Zeki Eroğlu, burada 5 yıl çalıştıktan sonra, TRT İzmir Radyosuna tayin edildi. Burada, canlı yayın, solo, fasıl Radyo ve TV Programlarını gerçekleştirdikten sonra 2009 yılında emekli oldu. Yaşamını Kuşadası’nda sürdüren, burada da müzik çalışmaları çerçevesinde, TSM Korolarını çalıştıran, konserler veren, özel öğrencilerine ud, kanun ve nota, usul, repertuar dersleri veren Zeki Eroğlu’nun hayatı, geçmişte olduğu gibi, bugün de müzikle geçmeye devam ediyor. (2011).
           
GÜNÜN SÖZLERİ:
1. Samimi olmayı vaat edebilirim; tarafsız olmayı asla (Goethe)
2. Yaşamımda edindiğim en büyük bilgi şudur: Kendi kendine yardım etmeyi bilmeyene, hiç kimse yardım etmez (Pestalozzi)
3. Akılsızlar, hırsızların en zararlılarıdır: Zamanınızı ve neşenizi çalarlar (Goethe)
4. Mert olmayan bir insanla işe başlamak, sonu gelmeyecek, ya da kötü bitecek bir yola çıkmak demektir (Montesouıeu)
            ***
Serhad İlimizden: 
Serhad Artvin Gazetesi
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Anadolu Basını içinde gördüğümüz Gazeteler içerisinde, yarım asrı geride bırakanların sayısı az değil.
Bunlardan biri, önde geleni, Artvin ilimiz merkezinde 16 Nisan 1962 tarihinde kurulup yayına başlayarak bugünlere gelen, 50.kuruluş, yayın yılı içerisinde olan “Serhad Artvin” Gazetesi.
Küçük boy 12 sayfayla günlük olarak okurlarının karşısına çıkan “Serhat Artvin” Gazetesi, Ankara’da hemşehrileri arasında elden ele dolaştırılıyor, yayınlarıyla, haberleriyle  konuşuluyor, kulaktan kulağa ulaşılıyor.
1960’lı yılların ikinci yarısından başlayarak, değişik zamanlarda sütunlarında yazılarımla Artvinli okurların karşısına çıkan bendeniz, Serhad Artvin Gazetesini sürekli izleme fırsatı bulan şanslı okurlardan, kalem sahiplerinden biriyim.
Serhad Artvin Gazetesinin kimliğine bakıyorum: İmtiyaz Sahibi: Rıdvan Şengün, Sorumlu Müdür: Orhan Şengün, Sayfa Editörü: Demet Şengün, Muhabirler: Ayten Öztürk, Gülten Koçak, Göksel Taşkan. Gazete 50 nci yayın yılı içinde. Masamda bulunan Serhad Artvin Gazetesinin yayın tarihleri, 22 Ağustos, 06 Eylül 2011 tarihleri arasındakiler olarak görülüyor.
Serhad Artvin Gazetesinin ilk sayfasından, son sayfasına kadar haber ağırlıklı bir görünüm ortaya konuluyor. Sanat ve edebiyatla ilgili, Artvin kültürüyle ilgili, araştırma, inceleme, şiir gibi çalışma ve yayınlarla karşılaşmamız mümkün.
Şimdi, yukarıda verilen tarihler arasındaki Serhad Artvin Gazetesi sayfalarında yer alanlardan, haber başlıklarından bazı örnekler verelim efendim:
-Bakan Yıldız ve ailesi Deriner Barajı gövdesini gezdi,
-Ünlü fotoğraf sanatçısı Faruk Akbaş’ın Macahel değerlendirmeleri,
-Osman Demir, Ömer Yerlikaya, Şahver Karasüleymanoğlu imzalı araştırmalar, yazılar, söyleşiler, Oktay Şenol ve Özer Bilir imzalı kısa yazı ve şiirler,
-Borçka’da 42 kilo ağırlığında yayın balığı yakalandı,
-Artvin ormanları ballanıyor,
-Vatandaş yol çalışmalarında uyarı levhaları istiyor,
-Dev yatırım Kentpark’ın tanıtımı yapıldı,
-Arhavi Festivali güzellikleriyle sona erdi,
-Sümbüllü köyü halkı, ağaç kesimine karşı çıkıyor,
-Türkiye’nin en yaşanabilir altıncı ili Artvin oldu,
-Dereiçi Köyü bilgilendirme ilanına alındı. vd.
Serhad Artvin Gazetesinin yayın çizgisindeki netlik, anlaşılırlık özellikleriyle gelecekte de yayın başarılarına imza atacağı yönündeki inancımı belirtiyor, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
            ***     
 Güzide Gülpınar Taranoğlu’ndan:

Akşamlar Yaklaştıkça
Prof. Dr. İSA KAYACAN
            Güzide Gülpınar Taranoğlu, sanat ve edebiyat dünyamızın duayenlerinden. Gülpınar adlı sanat ve edebiyat dergisinin 330 küsur sayı yayınlayarak, edebiyat dünyamızdakilere, edebiyat dünyamıza önemli ve kalıcı hizmetlerde bulundu.
Son yayınladığı şiir kitabının adı: Akşamlar Yaklaştıkça.21’ nci kitabıyla bizlerle selamlaşmayı Güzide Gülpınar Taranoğlu (Toprak Ana), rahmetli eşi Dr. Bilal Taranoğlu için duyduklarını, hissettiklerini yaşadıklarını duygular itibariyle, yazmaya, yayınlamaya devam ediyor.
Masamdaki Akşamlar Yaklaştıkça adlı şiir kitabı da bunlardan biri, Mayıs 2011 itibariyle sonuncusu (çünkü bu kitapların, bu serinin devam edeceğini ümit etmekteyim).
Güzide hanım, “Aziz dostlarım” diye başladığı kitabın 1 ve 2 nci sayfalarındaki sunuşunun bir yerinde; “İşte sizlere bir kitabımı daha sunmanın huzurunu taşıyorum. Daha evvelleri de tekrar tekrar söylediğim gibi, kenarda biriken şiirlerim sevgilimin de vasiyeti gereği daima kitaplaşacak denmişti” diyor, bir hatırlatmada bulunuyor.
Akşamları Yaklaştıkça, adlı şiir kitabının değişik sayfalarındaki fotoğraflar, Güzide ve Bilal Taranoğlu çiftinin fotoğrafları, bazı şiir toplantılarıyla ilgili fotoğraflar, kitabın zenginleşmesini sağlamış..
Güzide Gülpınar Taranoğlu vefalı bir şairdir, yazardır, fikir zenginliğiyle bilinen gönül sahibidir. O’nun dünyası tertemiz, geniş ve örnek alınacak bir görünüm içindedir. Güzide Gülpınar Taranoğlu (kendi yazdıklarıyla);
Gittiği nurlu yoldur,
Tanrı selamı boldur,
Her zaman çevresine,
Mutluluk veren eldir.
Akşamlar Yaklaştıkça (II) başlıklı şiir 8 nci sayfada karşımıza çıkıyor. Üç ayrı dörtlükten meydana  gelen bu şiir, elimizdeki kitabın adı, duyguların toparlanıp mısralara dönüştüğü anlatım. Buradan bir dörtlükle noktamızı koyalım:
Neden kasavet artar akşamlarda acaba?.
Mutlaka gündüzlerde enerji var, sevinç var,
Ayların onbeşinde kavuşunca merhaba,
Işıktan süzülecek aydınlık işe yarar..
            Güzide Gülpınar Taranoğlu’nun özlü sözleri de var. Bunlardan bazıları şöyle sıralanıyor: Yürek kan ağlıyorsa, gözyaşı neye yarar/Saygıların en yücesi, aşka saygıdır/ Çiçekleri su, ruhları sevgi yüceltir/Bir yüreğe girebilmek değil, orada kalabilmek önemlidir.

1 yorum: