PAZAR’LI
PROJENİN UYGARLIĞI
Ahmet
GÖKSAN

“Birçok köylerimiz yalnız canlarını kurtarmak ve çoluk
çocuğunun kurşunlarla delik deşik edilmesini istemediklerinden köylerinden
kaçmışlar, herbiri başka Türk köyüne sığınmışlardı... Türk köylüsünün bıraktığı
evler yakılıyor, ağaçlar tahrip ediliyor, bahçeler tarla haline konuluyor,
motorlar bombalanıyor ve maalesef Kıbrıs idarecileri seyirci kalmaktan öteye
geçemiyor. Halbuki Rumlardan boşalan evlere Türkler giremez, işgal edemez diye
birkaç saat içinde yeni yeni kanunlar yürürlüğe konur, ruhsatsız evlerin
eşiğine adım atanlar mahkemeye verilip mahkum edilirken en büyük cinayeti
işleyenler için henüz en ufak bir tedbir bile alınmış değildir.” 1958 Dr. Fazıl KÜÇÜK
Dünyadaki canlılar arasında en gelişmiş varlık olarak kabul
edilen insanların suç işleme eğilimlerini ortalık yerlerden kaldırmak pek olası
olmuyor. Yasalardaki önleyici yaptırımlara karşın insanlar yinede suç
işliyorlar. Ülkelerini yöntenlerin de insan olmalarına karşın halklarını bir
diğer halklara karşı kışkırtmaktan da geri durmadıklarına tarih tanıklık
etmektedir. Günümüzde uygarlık projesi diyerek ortalık yerlere çıkanların bu
konudaki sicillerinin parlak olmadığını da kaydetmek istiyoruz. Yaşlı Avrupa
kıtasında Din ve mezhep savaşlarının
yaşandığı, bunların 30 veya 100 Yıl Savaşları diye anıldığının da unutulmaması
gerekiyor. Yüce İslam dinine inananlara karşı Hıristiyanlar tarafından uzun
yıllar devam eden Haçlı Seferlerini yaptıkları biliniyor.
20.
Yüzyılın başlarında ve ortalarında yaşanan iki büyük paylaşım savaşı sırasında
da milyonlarca insanın öldürüldüğü unutulmamıştır. Kendi ırkından olmayanlar
topluca katledilmekle kalınmamış gaz odalarında acımasızca öldürülmüşlerdir.
İ-kinci Paylaşım Savaşının sonlandırılmasının üzerinden 70 yıl geçti. Bu
Paylaşım Savaşı sırasında kıyımdan geçirilen Yahudi ırkı, yaşananlardan gereken
dersi çıkarmadığından olacak Filistinlilere karşı zaman zaman değişik
yöntemlerle dünyanın gözleri önünde kıyım uyguluyorlar.
İnsanlara
karşı uygulanan kıyımın hiçbir şekilde ortalık yerlerden kaldırılması veya yok
sayılması olanaklı değildir. Kıyımları yargılamak için kurulan mahkemelerde
kıyım yapanlar mahkum olmasalar bile insan benliğinde açılan yara hiçbir zaman
kapanmıyor. Yahudi ırkına karşı yapılmış olan kıyımın 70. yılında bir araya
gelenler geçmişte yaşananların bir daha yaşanmaması dileğinde bulundular. Bir
yandan gereken ders çıkarılmıyor diğer yandan da kıyıma devam ediyorlar. O
zaman bu söylemleri fentezi olarak mı okuyacağız?...
Avrupa
Parlamentosu, “Dünyada İnsan Hakları ve Demokrasinin Durumu – AB’nin Bu
Konudaki Politikası Yıllık Raporu”nu geçtiğimiz günlerde oy çokluğu ile kabul
etti. Karar metninin 77. maddesinde bütün üye ülkelerden yasal olarak 1915
yılında yaşanan yer değiştirmelerin 100. yılında bu savların tanınması
isteniyor. Bununla yetinmeyenlerin diğer ülkelerin de cesaretlendirilmesini ve
bu çerçevede AB kurumlarının çabalarını arttırması gerektiğine vurgu yapılıyor.
Yahudi
ırkına karşı Nazi kamplarında uygulanan kıyıma ilişkin olarak alınmış mahkeme
kararı vardır. Bu karardan sonra Almanya’nın özür dilediği biliniyor.
Osmanlının son döneminde devlet otoritesinin yerlerde süründüğü günlerde yaşanan
yer değiştirme konusunda her hangi bir yargı kararı yoktur. Olmayan suçun da
yargısı ve mahkumiyetinin olmaması da son derece doğaldır. Böyle bir kararın
olmamasına karşın Ermeniler yerlerinden edilme olayını soykırımdır diyerek
dünyayı kandırmaya devam ediyorlar.
Yıllardır
AB’nin kurulmasının bir uygarlık projesi olduğunun türküsü çığırılıyordu. Bu
söylemlerin cazibesine kapılan ülkeler projenin içinde yer alabilmek adına
adeta yarışa giriyorlardı. İzlanda, bu yarışa 2009 yılında katılan ülkelerden
biridir. Sol partinin hükümet olduğu dönemde yapılan başvuru, 2013 yılında
iktidara gelen Merkez sağcı İlerlemeci Parti hükümeti üyelik isteğinden
vazgeçtiğini açıkladı. Yapılan açıklamada “AB dışında kalınarak İzlanda’nın
çıkarlarına daha fazla hizmet edilecektir” vurgusu paylaşılıyor. İzlanda
hükümetinin uygarlık projesinden ayrılmak istemesi ile fazladan bir kaybının
olmayacağı da kaydediliyor.
AB’nin
kapılarında bekletilmekte olan Türkiye’nin de İzlanda gibi en azından
başvurusunu askıya alması gerekiyor mu ne...
SEVGİ
ile kalınız.
27 Mart 2015
- Ankara -