KONUK YAZAR:
TOROSLARIN ŞİİR IRMAĞI
ŞAİR FİKRET SEZGİN’İN ARDINDAN
Abdülkadir GÜLER
Şair Fikret Sezgin’i yıllardır sanat ve edebiyat dünyasında
yayımlanan dergi, gazete ve seçkilerdeki şiirlerinden dolayı tanıyorum. Bugün
bilgisayarımı karıştırırken Adana’da yayımlanan bir yerel bir gazetede vefat
haberini okuyunca hem üzüldüm ve hem de şaşırdım. Her ay bana düzenli olarak
gelen şair Feyzi Halıcı’nın 58 yıldır yayımladığı Çağrı sanat, sanat folklor
Dergisinde onun bir dörtlüğünü görmeyince adeta merak ettim. Çağrı dergisinde
onu yakından tanıyan Adalı şair Mustafa Emre’nin onun için yazdığı bir dörtlüğü
vardı. Bu dörtlükten de Fikret Sezgin’in ölüm haberini vermiyordu: “Dörtlük
Ustasına bir Dörtlük, Üstad Fikret Sezgin’e saygıyla “diyerek aynen şöyle
yazıyordu:
Görkemli ve yalın çınar gölgesinde bir pınar,
Yaşama sevinciyle gece gündüz sessizce kaynar.
Sevinçle gökyüzü daha mavi, yaprak daha yeşildir,
Bilirim ki o kaynakta “dünya kadar sevgi” var…
( Mustafa Emre, çağrı, yıl:58, Sayı: 653, Nisan
2014,s.10)
Evet, şair Fikret Sezgin Adana’da, Çukurova’da ve Torosların
eteklerinde gürül gürül akan bir koca pınardı. O gerçek bir şiir ırmağı idi… Bu
pınardan ve bu suyu bitmeyen ırmaktan yıllardır taze sular içtik. Tadına hiç
varamadık. Şiirimize, sanatımıza gönül veren bir insandı. Aslında bir hukukçu
idi, ama ne var ki şiirimize âşık bir alperendi… Yayımlanan şiir kitaplarını
mutlaka imzalayıp bana gönderiyordu. Sanat ve edebiyatın ötesinde babacan bir
insandı… Daha Türkçesi adam gibi adamdı… Halen evimin kitaplığını süsleyen
değerli kitapları şunlardır:
1-Bulutlar Yağmur Olur ( şiirler) 2003- İstanbul,
2- Arkası Yarınlı Sevgiler( şiirler ) 2006, Adana,
3- Zaman Telli Turna ( şiirler )2007-Adana,
4- Yer Çekimsiz Sevgiler ( şiirler) 2008, Adana,
5- Dağlar Yalnızlıktan Korkar ( şiirler) 2009, Adana,
6- Sevince Irmak Olmak ( şiirler ) 2010, Adana,
7- Sonsuz Karanlık (şiirler) 20011, Adana
8-Sevgi Bilge şairi Fikret Sezgin, Hayatı ve şiirleri,
Hazırlayan; Mustafa Emre, 2011, Adana.
Hukukçu ve şair Fikret Sezgin, 1928 Kayseri doğumlu idi.
İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Hukuk Bölümü’nden mezun
olmuştu. İstanbul, Ankara ve son yarım asırdan fazla Adana’da ikamet ediyordu.
Sabancıların Özel avukatı idi..Rahmetli Sakıp Sabancı ve kardeşlerinin
fazlasıyla güvenini sevgi ve saygısını kazanmış bir hukukçu
idi..Son yıllarda Mustafa Emre ile birlikte Turunç sanat adında üç
aylık bir dergi çıkarıyorlardı. Aldığım haberlere göre 04 Nisan 2014 günü 86
yaşında iken aramızda ayrılmıştır.
Vefat etmeden önce Adana’da yayımlanan gazeteci Cemal
Karataş’la bu röportaj yapmış ve bu röportaj aynı gazetenin 22 Nisan 2014
tarihli sayısında yayımlanmıştır. Yapılan konuşmada Fikret SEZGİN’LE ilgili
bazı konuşmalarını aynen alıntı yaparak alıyorum:
Cemal KARATAŞ: Şiirle nasıl tanıştınız, tanıdığınız şairler
kimlerdir?
Fikret SEZGİN---İlk şiirle tanışmam lise yıllarında oldu. O
zamanlar Kayseri'de yayınlanan Erciyes Dergisi'nde şiirlerim çıktı. Sonra 1947
yılında Ankara'ya Mülkiye'ye okumaya gelince, şiir mayalanmış ve tutmuş bir
gölün içinde buldum kendimi. Ben de o mayadan nasibimi aldım. O zamanlar her
Cumartesi günü Behçet Kemal Çağlar'ın evinde bir araya gelir, şiir okurduk. O
toplantıların bir müdavimleri vardı, bir de Ankara'dan gelip geçen sanatkârlar
ve şairler vardı. Devamlı toplananlar arasında Behçet Kemal Çağlar, Osman
Atilla, Halil Soyuer, Mehmet Çakırtaş, Bekir Sıtkı Erdoğan, Gültekin Samancı,
Mehmet Çınarlı, Mustafa Necati Karaer, Jülide Gülizar, Yahya Benekay ve ben
vardım. O zamanın dergilerinde de şiirlerimiz yayınlanırdı. Şiirin bir başka
ağırlığı vardı o zamanlar. Şiir geceleri, şiir toplantıları düzenlenirdi.
Ankara'dan başka vilayetlere topluca şiir gecelerine giderdik. Toplantılar
büyük ilgi görürdü. Bu toplantılara, Ankara'ya uğrayıp, sıkça katılanlar
arasında Âşık Veysel, Âşık Ali İzzet, Orhan Seyfi Orhon, Enis Behiç Koryürek,
Yusuf Ziya Ortaç, Feyzi Halıcı ve Munis Faik Ozansoy gibi şairler katılırdı.
Cemal KARATAŞ: Hisar olayı nasıl oldu? Sizin orda da katkınız var galiba?
Fikret SEZGİN-- Sonra bir dergi çıkarmaya karar verdik. İmtiyaz sahibi Mehmet Çınarlı idi. Bu grubun da katkısıyla Hisar Dergisi çıkmaya başladı. Ellili yıllardan itibaren, bizler fakülteyi bitirip, Ankara'dan uzaklaştıkça, Hisar Dergisi'ni çıkarma yükü Mehmet Çınarlı'nın omuzlarında kaldı. Mehmet Çınarlı, Anayasa Mahkemesi Üyesi olana kadar dergi çıkmaya devam etti, sonra kapandı.
Cemal KARATAŞ - Kaç yıl yayınlandı Hisar; kaç sayı çıktı?
Fikret SEZGİN - Aşağı yukarı 25 yıl kadar yayınlandı Hisar. Bir ekol oldu edebiyatta, "Hisar Ekolü"diye anıldı. Türk edebiyatında Hisarcıların ayrı bir yeri vardır.
Cemal KARATAŞ-- Devamı yıllarda, şiirlerinizin birçok yerde
yayını yayınında, başka bir çalışmanız oldu mu?
Fikret SEZGİN--Behçet Kemal Çağlar'ın milletvekilliğinden
istifa edip İstanbul'a yerleşmesinden sonra, Osman Atilla ile birlikte
çıkardığı Şadırvan Dergisi'nde şiirlerimiz yayınlandı ama o dergi uzun ömürlü
olmadı. Bu dönemler, şiirin engin göklerinde kanatlanan hayal kuşu yüreğimizin
coşkulu yıllarıydı.
Cemal KARATAŞ--*Şemsi Belli'nin 60 sayı kadar yayınladığı
Şiir Defteri Dergisi'nde anlamlı bir dörtlüğünüzü yıllar öncesinden
anımsıyorum: "Ben bir dağ yeliyim, kuşkulu, korkak." Diye başlayan
bir şiir. Devamı nasıldı?.. Orda başka şiirleriniz de yayınlandı sanıyorum.(
Yeni Adana Gazetesi, konuşan: Cemal KARATAŞ, 22 Nisan 2014 )
Sevgili hukukçu ve şair Fikret SEZGİN Türk edebiyatında,
sanat, kültü coğrafyasında ve özellikle Torosların eteklerinde derin izler
bıraktı ve nihayet elveda etti. Gürül gürül akan Türk şiir ırmağında büyük bir
kayıptır. Tek bir kelimeyle o bir sevgi şairi idi…Allah gani gani rahmet
eylesin, mekânı cennet olsun. Sözlerimi şu anda masamın üzerinde bulunan “
Zaman Telli Turna “ adını taşıyan şiirler kitabından bir iki dörtlük sunuyorum
ve tekrar saygıyla, rahmetle anıyorum:
YILDIZLAR UZAK DEĞİL
Sevgi ile açılmış kolların tuzak değil,
Saygısından eğilir, yüreğim korkak değil,
Sevgide mesafe yok, sevilenler can gibi,
Sevecen gözle baksan, yıldızlar uzak değil.
SEVGİ ÇANI
Güzelliği görünce gölgeden nefes gelir,
Yüreğinle bakarsan sevdiğin enfes gelir.
Sevgi dilsiz de vardır, haykırmaya gerek yok,
Boynunda sevgi çanı, dağdan taştan ses gelir.
SARHOŞLUK
Her elde bir kadeh var, hep sarhoşlar içiyor,
Sen sevgi ekiyorsun , sevmeyenler biçiyor.
Sen sırada beklerken zaman sensiz geçiyor.
SEVGİ EKMEKTİR
Dost Gülhan Slem’e
Dünyaları verseler istemem tek başıma,
Seven bir insan çıksın yeter benim karşıma
Bir ekmek, bir sevgidir kutsal bildiğimiz şey,
Sevgini ekmek gibi öpüp koydum başıma…
BULUTLAR HER GÜN YAĞAR
Üstadım Feyzi Halıcı’ ya
Geceye sığmaz sevgi, üzerine gün doğar,
Yumruk kadar yüreğe kadar sevgi sığar.
Dünya kadar özlem var bir damla gözyaşında,
Ağlamak itibardır. Bulutlar her gün yağar…
ARAYIŞ
Sevgi sel yüreğimde, mecrasını arıyor,
Senin güzelliğinde, mevlasını arıyor.
Bir noktada kesitsi, içimde iki dünya,
Yüce tanrı katında, sevdasını arıyor…
***
KONUK YAZAR:
Ç E R Ç İ
NADİR ŞENER
HATUNOĞLU
(matematikçi-bilim
uzmanı)
İkinci Dünya Savaşı’nın
bitimine değin yaygın olan bir uğraş vardı; ‘Çerçi’lik. Ulaşımın
zor ve engelli olduğu yıllarda, hizmeti yurttaşın ayağına götüren insandı
Çerçi.. Bir çantaya doldurduğu tas-tarak, incik-boncuk, yazma, krem vb. malları
–gezginci olarak- satan insana ‘Çerçi’ deniliyordu. Özellikle köylerde,
çerçinin geldiği, bağrışarak duyurulurdu halka. Motorlu
taşıt sadece şehirler-arası çalışıyordu; o nedenle çerçi, yaya
dolaşırdı.
Bir de ‘Bohçacı’ dediğimiz
kimseler vardı. Çarşaf, örtü, nevresim, basma vb. manifatura
mallarını satarlardı. Bunlar genelde bayanlardı. Satacağı malları bir bohçaya
denk yaparak, sırtında taşırdı; çünkü şimdiki gibi süslü-püslü çantalar,
bavullar yoktu. Avrupa’da tank-tüfek yapımından bavula sıra gelmiyordu. ..
Bilindiği gibi; Türk
dünyasında evlilik, görücü yöntemiyle oluşturulurdu. Gençler için
açalım: Anne, teyze, hala gibi yakınımız olan biri düğünde, hamamda vb. yerde
beğendiği kızı, oğluna önerir. Oğlan seçicilere güvenirse, kabul eder. Sonrası
zaten kendiliğinden gelir… Elbet her gençten uysal olmasını beklemek, haksızlık
olur. Nitekim, can kardeşimiz Azerbaycan’da (öykü bu ya..) gencin biri, bir
bayanı görmeden kabul etmeyeceğini yakınlarına söylemiş. Şimdiki gibi dans
salonları, sinemalar vb. yok ki gitsin de görüp beğensin… Birisi akıl vermiş;
demiş ki: Sen en iyisi bohçacılık yap. Kadın-kız senin başına toplanır.
Onlardan birini seç ve istetiver…
Bizimki de öyle yapar;
sırtladığı kumaşları mahallelerde dolaştırarak, beğeneceği kızı bulacağını
hayal eder…
Bu olay, sanatçının gözünden
kaçmaz; bir ‘Operet’ besteleyerek (1913, olayı ölümsüzleştirir. Besteci: ‘Üzeyir
Hacıbeyov’. Bestenin adı:’ Arşın Mal Alan’. ‘Arşın’,
eskinin bir uzunluk birimidir; (1) metreden kısadır.
Burada övünçle söyleyelim ki
bu Operet, yurt dışında dakikalarda ayakta alkışlanmıştır. Müziğinden başka
oyunun sevimliliği de insanı sürükleyip götürüyor…
Şimdi, özel bir Çerçi
ile tanışacağız. Tercan’da, Erzurum iklimi egemendir. O nedenle, söğüt ve
kavaktan başka ağaç, yaşayamaz. Dedelerimizden başka, Ahmet Karahan ağabeyimiz
deneme yaptı; ırmağın yakınındaki arazisinde, elma bahçesi oluşturdu. Ağaçlar
meyveye durdu; demek oluyormuş dedik. Ne var ki kışın birinde sıcaklık -44
derece C olunca, ağaçlar kökten kurudu: Bu kez de Demek olmuyormuş dedik… Bu
nedenle Tercan’ın –özellikle- taze üzüm ihtiyacını, Erzincan
karşıla ‘Üzümlü’ beldesi, kırk km.dir Tercan’a.
Bağdan toplanan üzümler, özel sepetlere konulur. Atın sırtına,ikiyanınaasılan
iki sepet üzüm, toplam ‘yüz’ kg. gelir. Sonbaharda birkaç at ya da
eşekle gelen bu çerçiler Tercan halkına, çocuklarına neşe verir. Üzümler
paradan daha çok buğday, arpa, bulgur ile takas edilirdi; bir tas
üzüm=bir tas buğday gibi…
***
KONUK YAZAR:
SEMA UÇKAN:
DEPRESYON AĞIR BİR
HASTALIKTIR
Murat DUMAN
Sema Uçkan, Yozgat Sarıkaya Alembey köyü nüfusuna kayıtlı.
Anadolu Üniversitesi felsefe Bölümü 4. sınıf öğrencisi.
Kendisi, yeğenim Mehmet Uçkan’ın kızıdır. Hayatın
güzelliklerini dolu dolu yaşamak ve insanlığa yardımcı olup bardağın dolu
tarafından görmeye çalışan çiçeği burnunda bir kızımız.
Hayatını hem okuyup hem de çalışarak kazanmaya çalışan
kızlarımızdan sadece bir tanesi o. Kendini insanlığın gelişmesine adayan
kızımız, bakın insanlığa nasıl bir açıdan bakan gözle mesaj vermekte. Kendi
kaleminden insanlığa sunduğu yazısını hep beraber okuyalım:
Depresyondan Nasıl Kurtuluruz?
Günlük yaşamda bazen öyle zamanlarımız oluyor ki “acaba ben
depresyonda mıyım?” diye düşünebiliyoruz. Uzun süreli olmayan bu duruma
depresif bir ruh hâli diyebiliriz. Bu durumda “ben depresyondayım” demek çok da
doğru değildir. Bu ruh hâlinin geçici olduğunu düşünmemiz gerek. Yoksa bu duygu
hâlinde iken depresyona girmek içten bile değildir.
Telkin: Kendimize daima olumlu duygu ve düşünceleri telkin
etmemiz çok önemli. Hatta telkin, depresyonun tedavisinde kullanılan önemli bir
tedavi yöntemdir.
Varoluşsal Destek: Depresif bir ruh hâli içinde olan insanın
varoluşsal olarak kendini desteklemesi çok önemlidir. İnsanın mutlak bir güce
teslim olması ve onun desteğini alması çok önemlidir. Allah’a inanan bir
insanın onun yüceliğini dualarında haykırması, insanın duygularını kontrol
etmesinde etkili olacaktır.
Sosyal Faaliyet: Depresif ruh hâli, insanı yalnızlığa iter.
Ama bu duyguların çözümlenmesi ruhsal dinlemeden geçer. İnsanın zihinsel olarak
bir şeylerle uğraşması ruhsal dinlenmeyi sağlayacaktır.
Kültürel Faaliyet: Bireyin duygusal, bedensel ve zihinsel
olarak yine yalnızlığını giderecektir. Olumsuz düşünce ve duyguların yerini,
daha yeni ve güzel duygular alacaktır.
Yalnızlık Değil Sosyallik: Tüm bu faaliyetler, bireysel
olarak yapılmamalıdır. İnsanların içinde bulunulmalıdır. Çünkü onların olumlu
ve olumsuz yanları bize katkı sağlayacaktır. Beraber bulunduğumuz insanların
olumlu duyguları bize yansıyacaktır.
Yardıma Muhtaç Olana Yardım: Yardımcı olmak, yardımlaşmak ve
insanlara faydalı olmak en önemli insanî değerlerdendir. Bu yardımlar sonucu
oluşan bir gülümseme dahi insana pozitif enerji verecektir.
Hâlbuki bizler şimdiye kadar hep karşı taraf açısından
düşünmüşüzdür. Maddi durumu iyi olmayan bir insana yardım etmek, bizim de
duygularımızı harekete geçirecektir. Duygusal olarak kendimizi çok güçlü
hissetmemizi sağlayacaktır. Çünkü böyle bir durumda biz, o insandan çok daha
iyi olduğumuzu düşünürüz.
Mutlu ve Başarılı Olmaya Odaklanmak: Daha önce yaşanan güzel
ve mutlu şeylere odaklanmak, insana olumlu enerji verecektir. Güzel anları
yaşamak olumlu etki oluştururken, olumsuzluklar da bizi içine alacaktır.
Depresif ruh hâline neden olan olay ve durumlardan uzak durmak önemli
olacaktır. Uzaklaşamıyorsak, o durum ve olayın zihinsel olarak bize olan
yansımasını değiştirmemiz gerekecektir.
Düşüncelerimiz Gerçekten Doğru mu?: Depresif bir ruh hâlinde
olan insan, normal zamanlardan daha farklı ve olumsuz düşünecektir.
Örneğin;
Aşırı genelleme yapıyorsanız
Meli-malı ile biten kelimeleriniz fazla ise
Ya hep ya hiç düşünce şekli (kutuplaşma)
“Keşke”li cümleler
Bunları daha da somutlaştıracak olursak
Ben bunu hak etmiyorum
Hayatta hep istediğim olmalı
Bütün belalar beni bulur
Mutlaka ben ön planda olmalıyım
Keşke bu işe hiç başlamasaydım
vb. birçok cümleyi buna katabiliriz.
Müzik ruhun gıdasıdır:
İnsanın ruhunu okşayan her türlü tını insana olumlu
gelmiştir. Bu nedenle müzik vb. sesleri (ney sesi, su sesi, Kur’an’ı Kerim vb.)
dinlemek bizi rahatlatacaktır. Tabi bu konuda seçici olmak çok önemlidir.
Kastettiğimiz müzik insanı kötü ve melankolilik bir ruh hâline itmeyecek ve
olumsuz çağrışımlar içermeyecektir.
Boş Zaman Bırakmayın: Zamanı bir plan ve program dâhilinde
yaşamak, hem hayatımıza tat katacak hem de bizi boşluktan kurtaracaktır.
Hobileriniz Olsun: İnsanın iş olarak görmediği ve yapmaktan
hoşlandığı faaliyetlerin olması ruhumuzu dinlendirecektir (Örneğin; spor, maket
yapmak, bahçe işleri vb.). Böylece zevk aldığımız işlerle uğraşmak bizi
dinlendirecektir.
Son Olarak Bir Uzmandan Yardım Alın:
Yukarıda belirttiğimiz semptomlar, iki hafta gibi bir süre
içerisinde, ağır olarak yaşanıyorsa bir uzmana başvurun. Bu konuda uzmanlaşmış,
psikiyatri, psikolog ve psikolojik danışmanlardan yardım alabilirsiniz.
Güzel vatanımıza böyle gönül vermiş evlatlarımızın yetiştirilmesi
elzem olsa gerek. Üniversite yıllarında kendini eğlencelere kaptırmış güzel
kızlarımızın Sema Uçkan’dan öğreneceği çok şeyler öğreneceği, uygulayacağı
muhakkak olduğu inancını taşıyarak kendisini kutluyor, gelecekte daha nice
başarılara imza atmasını Yüce Yaradan’dan niyaz ederek kızımızı gözlerinden
öpüyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder